Işıklar! Kamera! Başla!

Uyanır uyanmaz kendimi boğazın nazlı sularının seyrine bıraktım. Spor papuçlarım ayaklarımda, üstümde çulun biri işte. Sabahlık niyetine taktım üstüne bulduklarımı, çıktım güneşin dikkatini çekmeye. Zarar vermediğini bilmek bu saatlerde, aşkımızı kutsal kılıyor güneşle. İkimiz de iyi niyetliyiz, yosun kokularını güne armağan eden şileplerin eşliğinde. Bir geçerler boğazdan, dalgalar oluşur hemen kıyılarda. Ama nasıl da denizin altı üstüne gelir. Yosun kokusu işte böyle güzeldir. Spreye yalancısı dolmadan özeldir…

Denizin içindeki dünya günaydın diyorum bu arada! Kargalara da martılara da arılara da gerçekten yaşayan insanlara da. Öbürleri zaten kılı kıpırdamadan gelip geçiyorlar sahneden. Çok da takılmıyorum. Belli mi olur kim kime benzer!

Bir bisikletim var. Sabah zamanlı sahnemin girişine bıraktım:) Önünde Bodrum evleri renginde bir sepeti de var ki zaten oralardan yadigar bana. Bu yaz kapısını çalamadığım Bodrum’dan… Zaten artık pek de çalmayacakmışım gibi duruyor. Kafamda yeni yerler ve hedefler var! Annemsiz Bodrum… Zaten olmazdı ki…. Başka Ege’de olmayı hayal ederek geçirdim bu yazı İstanbul nöbetinde. Pandemi hassasiyetimle, denilenleri uyguladım. Vicdanım rahat alabildiğine… Alamadığına da zaten yapacak ne var(!)

Hedefte 8 km yürümek vardı bu sabah! Ben geri dönüşte son 1 km’deyim:) Yani az sonra göğsümde kurdeleleri hissedeceğim:) Varış çizgim öpecek beni, Havai’deli gibi kafamdan çiçekli kolyeler geçirecekler belkiii! Aaaah ne güzel şu anlar… Anmaktan anı oluşları ne renkli! Yaşadığın zaman ruhun dopdolu oluyor işte. Her taşın altından çıkıyor biri ve sarıyor her zerreni. O zaman ne gerekli?

Mutlu anlar!

Çünkü o taşın altından herşey çıkabiliyor(!) Hele ki o taşlara aman virüs bulaşmasın! O istemediklerin her taşın altından başgöstermesin! Amanın ne eziyettir bu yerli yersiz birileri!!!! Dilimizi ısıralım, iyi saatte olsunlardiyelim:)! “ İyi saatte olsunlar” demek ne demek bilen? Bilmeyen? Bu ifade genellikle 3 harftiler için kullanılır:) Onlardan bir sebeple bahsedildiğinde, Annem derdi “ Aman iyi saatlerde olsunlar!” Böyle denince bizim saatlere, vakitlere gelmemiş oluyorlarmış:) Ben de hep sevmediklerimi andığımda söylerim bunu:) Aramızda böyle de bir sır oldu bu sabah ne alâââ:)

Yani bisikletim bakış menzilinde, kalan 1 km ile. Koşturmuyorum asla. Gayet insana yakışanı kadarda ritmim. İki bacak üstünde yürüyoruz aslında, hiç kolay değil:) Nasıl bir dengeyse, mucizeler yaratıp, aramızda patenle kayanlar, hatta bunu buzda bile yapanlar var! Ki ben buna bugün şaşırıyorum… Oysa ilkokul 5’te ben patenlerle rüzgarı hissedebiliyordum… Benim patenlerim yoktu. Annem alır mı bana paten? Kafamı gözümü kırmam için üstüne para da mı vereceeeekkk! Ama arkadaş arkadaşın paten tedarikçisidir de:) Ayrıca da kafamı gözümü hiç kırmadım ki:) Nasıl bir korkuyorsam Annemden, çaktırmamak için gizliden paten üstü hayatımı, düşmemişim bile:))) Ama o zamanla patenler 4 tekerlekliydiler:) Belki de daha kolaydı diye bu başarılı geçmişi anlatabiliyorum övüne üzüle… Şimdi de 4 telerlek var patenlerde ama aynı sırada tekerleklerin hepsi!!! Patenler bile değiştiler… Hadi karışsa ya şimdi… Annem….. Keşke denen yerleri var hayatın ve diyorsun istesen de istemesen de…

Hatırlıyorum… Galeria vardı o zamanlar. Pek de havalı bir alışveriş merkeziydi. Zaten Türkiye’nin ilkidir bu anlamda. Oraya gittim demek bile hava atmaktan geçerdi o zamanlar:) Aşırı ünlü ve havalı pizzacı da vardı orada ve buz pisti! Annemin başının eti benim ziyafetimde. İlla bir yerimi kırmakla korkutacağım kadını! “Buzda kaymak istiyorum! Ne var ki sanki…?!” Anne olmadan anlaşılmayacak korkular içinde yine de izin verirdi her istediğimde. Buz pistine çıkardım ve de düşe kalkamaya hallerden vazgeçip yine gider bir sandalyeye konuşlanırdım:) Tek bir maksat vardı. O da “ Ben buz pateni yaptım bugün” diyebilmek…:) Zaten beceremediğimi en fazla 3. de anladığımdan, çok da korkmuş sayılmazdı Annecim..

Annem çok akıllı kadındı çoook. İnatlaşmazdı, inada binmeyen herşey de çabucak hallolurdu çatımızın altında. Ailesinden aldığı güzel terbiyenin örneğiydi yaptıkları. Ne güzel bir aynaydı atalarından kalma… Ne güzel bir ayna bıraktı torunlarına… Nurlar içinde görünmez olduğundan beri, gözüme kaçan dumanlar bir gitmiyorlar ki… Sahillere vuruyorum falan ama nafile… İşte böyle bir paten lafı, hooop gözüme duman oluveriyor sabah yelinde… Hooop paaaa diye de hemen geçiyor matem, siline siline… Karşıdan geleni var, bankta merakla bakanı var di mi:) Sonra derler hemen bunun kalbini biri mi kırmış ne olmuş?! İstanbul boğazı zaten film setinden de geçilmiyor:) Yeni bir pembiş dizi formatına dönüşmemek şart!:) Şart elbet…..

Yaşamın dalgaları sahile atar efkarlıları. Kimi elinde bir termos, kiminde köpek öldüren şişesi, kiminde balık oltası, kiminde işte böylesinden bir telefon ve harfleri.. Güneşe kalmak, sermek ıslanmış umutları sıcağa. Kurumasını beklemek yürek kaynaklı tuzların… Hem su alır götürür de herşeyi ya. Derin çekilen nefesler, oooof ile akar mercanların oralara bile… İnsan rahatlıyor sahilde yürüyünce. Öyle bir hafiflemiş hissediyorum kendimi bu aydınlık vakitlerde. Buradan da işe! Atom karınca vardı yüzyıllar öncede:) Onunla ortak yönlerimizden biri de sahillerden sonra trafiklere akabilmek!

İnsan kendine yetecek! İnsan kendine gelecek! İnsan hüzünden geçecek! İnsan gülecek! Günlenecek! Güneşlenecek! Güne eş ile yönlenecek!

Güne eş olan neler var hayatında? Aydınlığa benzer, huzur gibi olan, mutluluğa çalan neler var?

Benim adımlarım var bu sabah! Beni benden bana taşıyan, dünü dünde bırakıp güne kaçan adımlarım:) Yürümek çok öneriliyor. İlerlemenin kendini her zerrende hissettirdiği bir eylem olduğundan, insana ilerlemek, geçip gitmek, nefes almak iyi geliyor. Bir de denize taş attın mı en muhteşemi oluyor! Hani eteğindeki taşları dökmek gibi. İçinde birikenleri uzaklara fırlattın mı ruhen daha da rahatlamış hissediyorsun kendini. Bir bakıyorsun avuçların daha bir gevşemiş. İçindeki o yumruğu sıkıca tutma aşkı bitmiş gitmiş. İnsan oluyorsun yürüdükçe. Daha mutlu biri oldukça, daha medeni oluyorsun, hüznün ve öfkenin ilkelliğinde arındıkça… Bir oh diyorsun. Oh be!:)

Güzel bir gün olsun mu?

Evet buna sen karar veriyorsun, ben karar veriyorum. Alabildiğine sıkıntılı tiplerden kaç! İçinde biriken sıkıntıları da uzay boşluğuna bir şekilde saç:) Kendin bul yolunu. İster yürü benim gibi, ister uyu? Bazıları giderek bazıları durarak arınır zamanda? Sana iyi gelen her ne ise onu bul ve gülümse… Bu sabah da oyundayız çünkü. Adı da hayat! Hadi herkese iyi sahneler!

“Işıklar! Kamera! Başla!” için 4 cevap

  1. Ümraniye’den Kadıköy’e gelip işimin başına geçtiğimde anlattığınız güzellikleri fark etmeden bu vakte erdiğimi idrak edip satırlarınızın arasında manzaraya eşlik ettim. Şimdi tamamlanmış olarak mesaiye başlıyorum 🙂

    Liked by 1 kişi

Yorum bırakın