Dizi izler misin? Ben pek tv açmam normal şartlarda. Lakin Annem izlerdi.. İzlediklerinden biri de “Bir zamanlar Çukurova” idi. Annem diziler izlerdi, bana da mutlaka izlememi söylerdi beğendiklerini. Ben bakacağımı söylerdim. Bakmadığımda çok fena çuvallardım. Çünkü Annem ertesi sabah diziden bahsederdi. Dizi hakkındaki sohbette kelimesiz kaldığımda da çok bozulurdu. Ne diyeceğini bilemiyor insan, konuyu bilmediğinde:) O zamanlar çok da anlamazdım… Şimdi anlıyorum… Annem, ortak bir şeyler konuşmak istiyordu sadece… Aynı dizi demek, aynı duyguları hissetmek demekti… Çok da dizi formatında bir lafın zaten değildi. Ama işte şartların getirdikleriydi diziler… Hayatlarımız çoğunlukla şartlar gereği denen şeylerle bezeliydi…
Şimdi zorla dizi izletecek birini hadi bul bakalım Arzu..! Hadi! Nafile…..
Ne kadar zormuş, sana bir şeyleri ısrar eden, seni koşulsuz seven birinin yoksunluğu… Annem 1 Nisan’dan beri bu dünyada değil.. Artık bana kimse dizi izlemem için baskı yapmıyor ve ben bundan dolayı kendimi rahat hissetmiyorum…
Annemi hissetmek adına, izlediği dizileri izliyorum şimdilerde… Onun kaldığı yerden devam edebilmesi için gibi bir hisle… Sanki ben izleyince, Annem de izleyebilmiş oluyor… Belki de bunlar oluyor..? Kim biliyor???
İçlerine girdiğimiz dizilerimiz vardı bizim Annemle. Yani ısrarlarının işe yaradığı dizilerimiz… Haftanın her gününe bir dizi buluyordu Annem. Hatta yeni çıkanlara da bakınıyordu. Yeni dizilerle eskileri değişebiliyordu. Böylelikle biri biterse yedeği olabiliyordu. Annem muhteşem bir planlayıcıydı… Hayatı da çok güzel planladı hep. Kıştan yazı, yazdan kışı planlayarak lezzetlenirdi ömür yolunda. İçinde hep bir yaşamak… Hep bir istek… Hep bir güzel enerji…… Bir sürü yeni dizi başladı Anne… Ve ben hiç birine bakmadım… Artık yeni bir dizimiz yok….
Dün gece “Bir Zamanlar Çukurova” adlı dizi vardı…
Bütün geceyi hüngür hüngür yaşatan dizinin senaristini kınaya kınaya izledim. Kanalı da değiştiremedim.. Kendimi bulduğum sahnelerin içinde olmak, bana iyi de geldi sonrasında. Çünkü Yaman Hanım, Demir’in Annesi, konağın hanımı, gitti dün geceki bölümde. Hünkar Yaman karakteri öldü… Ve ben tüm karelerde, sanki ağlayanlarla birlikte ağlayarak, açımı paylaştım onlarla… Sanki Annemi uğurladı dizi.. Geride kalan karakterlerin her birinde, kendimden parçalar buldum. Annemi buldum… Annemi kaybettim dizide… Diziyi izlerken, Annemle konuştum yer yer… Eski günlerdeki gibi.. Biz dizi izlerken, konuşurduk da Annemle… Eleştirir ya da hak verirdik olana bitene… Ortak dilimizce anlaşırdık işte…. Annemin istediği, benim çok sevdiğim gibi yani…
Can… Aynı yürek olmak hani.. İnsan çok arıyor acıya karşı dururken bu yüce gücü yüreğinde…
Dün gece bana bu sahneler belki iyi geldi? Acımı paylaştı bütün üzülenler. Bu devirde seninle birlikte sevinen insan bulmak zorken, seninle birlikte üzülebilenini bulmak çok daha da zor elbette. Tüm güzel dostlarım aman alınmasınlar. Hepsi çok can oldular, yar oldular. Ama belki de insan böyle zamanlarda seninle bire bir aynı şeyi yaşayan birini arıyor. Kalbi senin gibi yanan, o gözlerinden şelaleleri seninle aynı duygularla döken, aynını arıyor insan. Bulabilen vardır? Ben bulamadım…
Ama senaryo böyle mi olmalıydı?
Dün gece tüm bölüm yoğun bir matem havasında geçti. Dediğim gibi bende tesiri farklı oldu ama geneli için çok korkunç, yorucu bir senaryo olduğunu düşünüyorum. Bunu da doğru bulmadım. Zaten hepimizin canı genel olarak sıkılıyorken, ne gereği var bu kadar gama kedere?! Oyuncu diziden çıkacak mı? Tamam çıksın. Gönder yurt dışına! Bir şekilde Ali Rahmet ile kavuşsunlar, sonra Hünkar aldatıldığını görüp oraları terk etsin. Ya da Hünkar Yaman artık yeni bir hayat istediğini anlasın, İstanbul’daki evlerden birine yerleşsin. Neden karakteri öldürmek?! Milleti bu kadar üzmek doğru mu?!
İnsanlar dizileri çok ciddiye alıyorlar. Yürekten üzülüp seviniyorlar.
Ben de Annem dolayısı ile izlediğim bir kaç diziyi bu şekilde izliyorum. Kendimden de biliyorum yani. Öyledir ama. Başarılı bir yapımsa şayet, izlediğin, içinde yaşıyorsun o filmin ya da dizinin. Başarısı burdan anlaşılıyor zaten yapımların. Seni içine alıyorsa, unutmuyorsun o filmi ya da diziyi. Bu kadar etkili bir şeyken diziler, nasıl olur da geceler geceler toplumu üzmek isterler bu senaristler??? Bana göre buna bir çözüm getirilmesi gerekiyor. Çünkü insanların gülmeye ihtiyacı var!
Bence genel olarak anlaşılmalı ve ekranlara kaliteli stand up şovlar konmalı!
Yeni yetenekler olur, klasikler olur. Zaten korkuyla geçmiş saatlerden sonra insan evinde daha bir huzur bulur böylelikle. Uykuya dalmadan hemen öncesi çok ama çok önemli. Ruhumuza güzellik katan şeylere son derece ihtiyaçtayız. Bu bağır çağır çayır çayır yapımları çekin yayından. Lütfen! Ya da değiştirsinler mevzuları senaristler. Komik olsun halka sunulanlar. Gülsün yüzler!
Bu halk gülmeyi sevmiyor ki!
Alıştır o zaman kardeşim! Sonuçta kaçış yok. Her kanal aynı olunca, göz göre göre alışılacak yeni menülere de seyirci. İnsanların içine güzellik katacak, huzur verecek, güldürüp bağışıklık sistemini destekleyecek diziler ve filmler gerçekten şiddetle gerekli! Dün gece izleyiciyi resmen kahretti Çukurova. Ama hakikaten bu çok yanlış. Zaten insanlar bu kadar üzülürken, uyumadan önce de buna devam etmek. Üstelik bu dramlardan, kavgalardan ceplerin parayla doluyor olması da sinir bozucu! Millet mahfuz perişan olsun, ekip köşeyi dönsün. Ağlata ağlata para kazanmayın çok rica ediyorum! Güldürün de halk da pirzola yesin birazcık….
Benim herkesten ricam, lütfen bunalım senaryoların yayında kalmasına izin vermeyelim.
Baktın mutsuz kavgalı diyaloglar var, dramın biri bin para, hemen kapa kanalı. Talep olmayınca bunlar da basıp gidecekler. Onlar çekim yapıyorlar güle oynaya, ekrana yansıyor göz yaşı, kin, öfke, nefret, şiddet, dram! Aaaaa lütfen! Gerçekten tepki koyalım! Bu yapımlara artık izin vermeyelim! Artık gülmek isteyelim!
Ya da kapat şu televizyonu! Lütfen….
Ruhuna aldıkların, senin rengini belirler. Karartma kendini gününün hiç bir anında. Dram matik, Şipşak dramcı tiplerden de dizi ve filmlerden de uzak dur. Rüyaların da sabahların da neşelensin. Eğer sana göre bir şeyler bulamazsan da kitaplar oku. Yaz belki de? Kendini, ruhunda birikenleri yaz. Şiir yaz. Dostlarınla, sevdiklerinle bol bol sohbetler et. Ailenle göz göze çok anlamlı anılar oluştur. Uzak dur gereksiz kasvetlerden…
Dün gece yüzünden bak bu sabah neler neler yazmış oldum. Ne kadar etkili günü kapatırken yaptıkların. Anla işte…
Eleştirilmesi, farkındalık oluşturulması gerekli bir konu olduğunu düşünüyorum ekranlarda yayınlanan yapımların. Gerçekten de ruhumuza, bedenimize güç katan güzellikte yapımlar ve insanlar gelsin hayatlarımıza. Gerisi çöp. At gitsin onları bir an önce. Bizim havalarda uçmamız gerekiyor sevinçle. Ayaklarımızı yerden kesen güzel duygularla donanmamız gerekiyor yani:) Bizi aşağıya çeken her duygu ve durumdan uzak olmamız, onların ağırlıklarınızdan bir an önce sıyrılmamız şart!
Bu geceden başlayalım!!!
Bu gece lütfen elindeki kumandanın sihirli bir değnek olduğunu düşün. Sana bir sürü şey hissettirebilecek bir gücü var o televizyon kumandasının. Güzel şeyler hissettirmesi mümkünse, buna elbette izin ver. Bas tuşlarına, aç sesini yeeehuuuuu!:) Ama baktın ki her yerde bunalım! Hemen kapat o kötü akışı! Sana bulaşmasın gereksiz karanlıklar. Tatlı yuvanda ama kalabalık, ama yalnız geçsin gecen. Huzurlu, kitaplı, muhabbetli olsun. Kendi şartlarını planla güzelliklerle. Diyorum ya hani belki de harflerini aktar sayfalarca, öylece. Bu da çok faydalı bir şey. İçini dökmek.. Bazan kağıtlar daha da işe yarıyorlar, bana İnan.
Güzel bir güne merhaba olsun… İçinde tüm sevdiklerimizle… Dokunabildiklerimiz ve dokunamadıklarımızla… Yüreklerimizce… Her şey zaten yüreklerimiz kadar gerçekte… Gerisi hep, hikaye….