Toparlan Hadi! Yaşıyoruz!

Günaydın, günün göğsündeki masum şefkat! Anne kokusu gibi bulutlar günaydın! Günaydın çaya katıklık tüm lezzetler! Yetişilemeyen koltuklar, varılamayan sonlar, virüsler, aşılar, Leylalar, Mecnunlar günaydınnn!!!! Hayatın içindeki her şeye yani içimdeki hayata, evrene, sana günaydın!

Az sonra Yoga yapacağım:)

Düşünüyoruz ya hani, “Bu yorgunlukta bir de Yoga mı?!” falan. Evet! Ben yoga yaparım, sen dans edersin, öbürü yürür. Burada maksat moda değil, sağlık! Hareketle sabaha başlarsan, gün içinde daha az yorulacaksın. Garantisi bende!!

Kalk şöyle hayata!

Kalk! Ruhunu bırakma başka yerde.. Topluca dikil hayata! O kadar çok yerde kaldı ki duygularımız.. Parça parça bıraktık kendimizi hep bundan… Hani derler ya “Çok bıraktın sen kendini çooook! Salma kendini bu kadar!” O da hani diyenin varsa ne alâ:))) Kendini bırakıyor insan, evet. İlk aşktan başlıyoruz parçalarımıza ayrılmaya… İlk aşkımıza, o masumiyeti, o heyecanları, güveni, saygıyı, ihtimamı bırakıyoruz bolca. Herkes işte ne bıraktıysa… Sonra öyle öyle gidiyor. Yeni bir aşka, yüreği yanmış biri olarak başlama tereddütlü bir giriş yapmak da mümkün oluyor, aşka da meşke de uzak durmaklar da mümkün oluyor:)

Belki de ilk aşkınla evleniyorsun!

Anlıyorsun ki aşk sadece imkansız olanda kalıyor:))))) Okuyorsun o yandığına, BUZZZZZ:) Hadi ona da bıraktın yüreğinden bir şeyler, boşandın belki? Ya da boşanmadın ama varla yok arasında geçti ömrün.. O geçen ömürde sen, her şarkıda, her hasrette, her içinde cız kıvamlı filmde bırakıyorsun kendini. O yaşanamamış hayat içinde kalınca, salıyorsun İşte ne kadar kasın varsa.. Sonra diyorlar sana “Çöktün iyice(!)”

Anlatsın tüm sosyal medyalar istediği kadar kişisel gelişimleri, cilt bilmem nelerini, ben anlatayım yogayı falan… Nafile…

Sen gidemediğin yollarda bırakıyorsun kendini… Verdiğin emeklerde, alamadığın karşılıklarda, süpürge ettiğin saçında bırakıyorsun hayatı hatta… Bu arada saçı süpürge eden denince sadece kadın anlaşılıyor. Değil! Adamlar da var bu dünyada, cefakar, emektar ve salmış kendini… Sevgisizleşmiş… Oysa onlar bir zamanlar müzik kutuları alıyorlardı belki… Belki sihirli değnek oluyorlardı prenseslerine… Sonra sadece şekilci şemalci tarafları kalıyor kendilerine, üzüldükçe….. Neden bu adam ruhsuz???? Dağıldığı İçin.. Kendini kim bilir nerelerde bıraktığı İçin… O ruhuna bir nefes versene. Tıpkı cama verdiğin nefes gibi. Üzerine yazsana. “Bana güvenebilirsin…” Belki toparlanır? Sever? Yeniden? Belki….

İşinde kalıyorsun bir parça..

Hayallerin olmuyorsa, kuramadığın şirkette kalıyorsun parça parça mesela.. Terfi edemediğin o koltukta, belki mezun olamadığın okulda kalıyor bir parçan da… Böyle böyle ilerlerken hayat, başlıyor canlarını göndermeler öte tarafa… Büyüdükçe, sevdiklerin de büyüyorlar.. Anneni… Babanı… Gönderiyorsun sonsuzluğa… Onlarla öyle çok parçan gidiyor ki senden uzaklara… Onlarla…..

Ölüm nedir tadınca, kaybetmeyi, kendini salmayı falan en hasıyla yaşıyorsun…

Sonra Arzu diyor ki sabahın bir saati! “Yoga yapsana! Gülsene!”

Diyorum evet! Parça parça eksilirken ömürde, tamamlanmak adına ne gerekiyorsa almak gerek ele! Elden gelenin en iyisiyle toparlanmak gerek! Çünkü 1 tane hayat var ve aslında mimarı da sensin, “Ölüm dışında…”

Özlediklerini içine çek bulutlardan… Ben öyle yapıyorum her sabah.. Nefesleri, bulutlarda bizden uzak olanların… Dokunsunlar sana… Bulutlardan…..

Günaydııınnnn!!!

İşte böyle kalk ayağa! Toplanıp, kaldığın her yerden, öyle uyan yeni güne. Evde bırakma bir parçanı, elde bırakma… Aklını başına topla, kalbini kalbine, tüm güzel enerjileri çakralarına şöööyle bir kat bakalım! Hadi!

Ben Yoga sonrası yine yoğun bir güne dalış yapacağım:) Mercanlar belki deniz kızına denk geleceğim bu dalışta:) Süngerler toplayacağım en derinlerinden bilinçaltımın… Çekeceğim süngerleri kahveyle birlikte, ooohhhhh! Kahveyi ruhuma sindireceğim kokusuyla, köpüğüyle, süngeri de bütün sıkıntıların üstüne çekeceğim ama ne çekmek:) Bir çekeceğim ki! Daha da çekmeyeceğim ne acı ne ızdırap:) Bu ne Ya! Zaten az günlük ömürde nedir yani?! Gül de geç! Süngeri Çek de geç yaşamaya!!!

Dün çok yoğundum. Harflerim döküldüler aslında da yetişemediler gününe. Ben de öyle koştur koştur sevmediğimden, vermedim yayına. Hikaye bu..

Ben çok sağlıklıyım!

Ben çok şanslıyım!

Ben çok mutluyum!

Ben çok başarılıyım!

Ben çok zenginim!

Ben çok huzurluyum!

Kendime çooook güveniyorum!

Topluyorum tüm parçalarımı! Toparlanıyorum!

Kendimi ve kalbimi kuran herkesi affediyorum!

Kendimi, hayatı ve tüm evreni seviyorum!

Şükürler olsun!

Ooohhhh!:)

Bunları bağıra çağıra söyle mümkünse! Değilse de içinden bağır:) Lütfen:)

Harika bir gün olsun. Kalk ayağa şöyle derli toplu! Kalk hayata! Seni çoook seviyorum…

Reklam

Bir Cevap Yazın

Aşağıya bilgilerinizi girin veya oturum açmak için bir simgeye tıklayın:

WordPress.com Logosu

WordPress.com hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Facebook fotoğrafı

Facebook hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Connecting to %s