Bildiğim Bir İşkembeci Var! İşkenceci Değil:)

Balat’ın daracık sokaklarını hatırlıyorum. 2 sene önceydi sanırım. Annem ve oğlumla dolaşmıştık, tarihe gülümseye duygulana… Annemin çocukluğu Fatih’te geçtiğinden, severdi buraları… Bir işkembeci arıyorduk. Şu tarihi olanını:) Başka bir yere denk gelmiştik o gün. Kimi görsek, bizi oraya yönlendirmişti. Belli ki mahallenin en sevilen esnafıydı, paramızın helal olduğu.. Ara sokaklarda, içerilerde bir yerdeydi burası. Arabayı parkedecek yer bulmayayım diye içten içe düşünürken, arabalar çekildi de indirildik arabadan aşağıya:) Annemle baktık birbirimize:) oğlum daha da bebek… Girdik 5 masa metrekarelik dükkana… Kağıttan peçeteler masada. Ama bildiğin gerçek kağıt:) Peçete haline gelmemiş olan kağıt:) Onların pembe renklileri de çizilmekten helak olmuş su bardaklarının içinde duruyorlar…

Sipariş versek mi vermesek mi…?

O kadar heyecan dolmuş mahalle. Garson elindeki çok kirli havlumsu bir malzemeyle, hızlıca siliyor masayı, gözlerinde bayram havası… Patron, sandalyesinden kalkmış, başımızda duruyor. Anlatıyor oraları… Annem ve ben hayli meraklıyız:) Neler yiyeceğiz acaba az sonra:) Ama mutluyuz ve ilginç bir şey gelmiş başımıza:)

Annemle biz çok eğlenirdik… Olana olmayana gülmelerimizi anlayamazdı gülemeyenlerimiz…

Verdik siparişlerimizi… “3 tane işkembe alalım biz:) Sarımsak orijinal olsun lütfen. Öyle sulu gelenlerden aman getirmeyin..” En güzel mekanlardan bıkmışlığımızdır bizim için sarımsak. Gidersin, ekstra sarımsak istersin. Sana sulu bir şey gelir. Dersin “ Lütfen gerçek sarımsak getirir misiniz?” “Çok özür dileriz efendim” derler. “Maalesef mutfağa sorduk, sarımsak yok.” Şaka gibidir ama gülmeyiz. Gıcık oluruz ama yine gideriz… Ayağımız alışmış, kaliteli falan ya…. Meşhur Tarihi Fetih İşkembecisi cevap verir “Bizde gerçek sarımsak var zaten efendim. Sulusunu bilmeyiz.”…

Gelir masaya özensiz porselenlerde işkembe çorbalarımız…

Annemle bakarız birbirimize:) Üstümüzde bir gülme krizi ama krizi geçiremeyiz bir türlü:) Ayıp olur bu ihtimama, alınırlar sonra.. Önemseriz… Saklarız kahkahalarımızı arabamıza… Sonralarımıza… Nasıl olsa ömür dediğin şey upuzun ya…….

Tereddütle gider kaşıklarımız ağızlarımıza…

Gözler de üzerimizde o anda:) Diğer masalarda, mahallenin diğer esnafları var anca.. Bir biz yabancıyız. Sanki evlerine gitmiş misafiriz. Merakta herkes, beğendirebilecekler mi bizlere işkembe çorbalarını acaba…? İlk kaşıklar ağzımıza doğru yaklaşırken, canım Annemle gözgöze geliriz. Benim bilgeler bilgesi bir Annem vardı… Derdi ki “Başka şeyler şifadır. Bir defa ne olsa zarar vermez insana…” Öyle diyen bakışını okuyup da gözlerinin tatlımmm bebeklerinden, soktum kaşığı ağzıma.. Annemle aynı anda… Oğlum sonra:) Osmanlı’daki gibi biz bir teşhis edelim önce çorbaları:))) Eğer her şey yolundaysa, şehzademiz yesin, şifa olsun ona da….

Muhteşem kaşıklar…

Öyle çizik, öyle yamru yumru belki de mikroplar dolu kaşıklar, nasıl da lezzetlendirdiler damaklarımızı.. Annemle baktık aynı duygularla birbirimize. Bir işkembeci keşfettik ki aman Allah! Mis gibi kokuyor, tadı da tam kıvamında! Daha böylesini yemedik ne orada ne şurada, hası burada vatandaş hası burada!!!! Üstelik burada müşteri, hakkaten de Veli nimet! Tamam etrafta sinekler de var ama(!)

Gönül kırmayalım dedik, indik arabadan, kuruldu gönül tahtımıza Balatlı işkembeci…

Çorbalarımız bitince, tatlı da ikram geldi masaya sade kahvelerimizle birlikte… Vay be dedik. Tam da o sıralarda kahvelerimizi ödeten bir yer vardı gündemimizde. Hesaba bakılmıyor diye… Bir gün öylesine bakayım dediğimde anlamıştım kahvelere bile para ödediğimizi. Garip gelmişti.. Üstüne çok yerde de konuşmuştuk, kınamıştık. Bir acı kahve her mekanda ikramdır. Onun parası değil, anlamı vardır. Alışmışız ikramına diye. Yoksa elbette alıyorsa alsın ki sorgulanan bu asla değil. İkramı unutmak, kültürümüzden uzaklaşmak meselesi mesele. Bizim kültürümüz çok güzel. Benzemesek ya hani bir şekere para isteyenlere… Konumuz bu yani… “Nerde o eski samimiyetler..? meselesi mesele…

Mutlu olmuştuk..

Güzelce rica ettik hesabı. Güzelce geldi hesap da.. Şekerli kolonyalı bir demir tepsiyle… Demiri erimiş yıllar içinde. Mekanın adına uygun, öyle tarihi… “Bereket versin.” lafını bilir misin? Biz hesap ödedikten sonra, bunu da dediler bize. Bilirim ben de cevabını:) “Bereketini görün” dedim hemen:) Yaaa:) Böyle güzel büyüdüm ben işte. Eski Türk filmleriyle, güzel yürekli aile fertlerimle, zengin bir kültürle yani. İnsan gibi.. İnsan bir Annenin elinde….. Ondan bilirim, böyle demelere, böyle demeleri…

İçimiz huzur dolu, bindik arabamıza…

Hepimiz öyle toktuk ki… Midemiz doldu sıcacık. Ama daha başka bir doymuşluk vardı, bir peklik vardı üstümüzde başımızda. Ruhumuz doymuştu o gün. Seve seve gelmişti masaya her şey. Seve seve yemiş içmiştik. Seve seve ödemiş gitmiştik. Bizi seve seve karşıladıkları gibi seve seve uğurlamışlardı. Bunlar öyle anlamlı ki hele hele bu yüzyılda… Bir çorba işte . Altı üstü bir işkembe çorbası içmiştik. Ama öyle güzeldi ki işkembe salonu, sanki bizi ruhen bedenen tedavi etmişti.. Çünkü sevgi en güçlü şifa idi……..

Nerden geldi aklıma bunlar şimdi değil mi?

Neyi özeleyeceğini şaşırır insan bazan. Ben de öyle oldum bunları yazarken. Balatı mı özledim, işlembeciyi mi, özgürlüğü mü, hiç bu kadar üzülmemiş Arzu’yu mu…? Annemi sıraya koymuyorum.. O zaten bitmeyen bir hasret her zerremde…….. Özledim işte… Ama zaman geçiyor ya ve her şey değişiyor ya. Bundan işte… İnsan özlemini gideremiyor bazan… Sen sen ol, özlediklerine dokunabiliyorsan, ulaşabiliyorsan, gider o özlemini. Gider.. Sonraya bırakma..

Tuluyhan Uğurlu’yu tanır mısın?

Çok değerli bir müzik insanıdır. Muhteşem eserleri var piyano ile icra ettiği. “Hagia Sofia” adında bir eseri var. Onu dinledim bugün. İlk defa dinledim hatta bu çalışmasını. MUHTEŞEM! Lütfen bugün bir dinle hatta tüm albümünü dinle! Bana bütün bu harfleri yazdıran müziği lütfen bul ve dinle olur mu? Hatta harflerimi okurken, müzik açık olursa, tarifsiz keyif alırsın diye düşünüyorum. Çünkü şu an ben dinliyorum:) Notalar harfler öyle güzel harmanlandı ki ruhumda, o güne daha da bir güzel gittim…

Harika bir perşembe olsun bakalım!

Kendi hikayendeki anlamlı cümlelerin altını çizmeyi unutma yaşam yolunda. Geriye dönüp baktığında, hatırlayabilmek için, kırıntılarındır onlar, yola kaybolmamak adına serptiğin… İnsan hatırlarsa, kaybolmaz kendinde. Zaman geçiyor, köprünün altından çok su akıyor… Geçmesin hepsinin üstünden zaman… Zamanda kalsın anlamlarımız… Belirgin… Capcanlı… Nefes almak İçin… Yaşamak İçin… Sıcacık hissetmek, duygulanmak, anmak, kim olduğunu hatırlamak İçin bunlar gerekli. Tamam, anda kal, evet evet de anı da yaşadın mı hemen gidip çöpe atma. Güzel anlarını, ruhunun kalp köşesinde sakla…. Geldikçe yeri, çıkar onları gün yüzüne… Gün yüzün olsunlar, yokluklarında………….

Selam olsun Balat! Selam olsun Meşhur Tarihi Fetih İşkembecisi! Selam olsun İstanbul! Selam olsun anlar! Selam olsun martılar! Selam olsun güneş! Selam olsun bulutlar! Selam olsun Annem…… Sevgim olsun…..

Herkese mutlu, sağlıklı, huzurlu Perşembeler olsun!

Gülünce gözlerinin içi gülsün o güzel şarkıda söylendiği gibi. Anda güzellikler bulmacasını çözesiceler olalım bugün hepimiz, Şems’i Paşa Pasajına hiç gitmeden:) Sesli ve hızlı söyle ki dilin de dans etmiş olsun bugün:) Söyle ya da söyleyeme:) İşin ucunda gülmek olsun:))))

“Bildiğim Bir İşkembeci Var! İşkenceci Değil:)” için 6 cevap

  1. Bereketini görün mü diyecekmişiz? Hay Allah.. Bilmiyordum.. Ne ayıp etmişim.. Teşekkür ederim.

    Özlem… O kadar derin, o kadar can yakıcı ki… adımı değiştiresim geliyor bazen, sebep o mu ki bunca özlemime deyu deyu 😄 (Ben de birkaç laf biliyorum hani 😄 )

    Liked by 2 people

    • Çok teşekkür ediyorum🙏🏻🧚 Ve amin.. Tüm gidenlerimiz diliyorum cennetteyseler… Ve ne güzelsiniz🙏🏻🎁🥰 Hep beraber görelim harflerimizin bereketini🙏🏻🥰🧚🎁☕️

      Beğen

Yorum bırakın