Bugün balkonuma 3 bebek güvercin kondu. Belki 15 sn kalıp, bebek hızıyla uçup gittiler sabah karanlığında. Issız sokakların ıslaklığı, pencerenin aralığından buram buram doluyordu odaya. Çok güzel kokuyordu bu saatler hava. Erken uyanmışlığımın bir sabahında daha, gülümsüyordum maviliğe henüz mavilik boyanmadan sema. İnsan bildiklerini, her zaman olmadan kabul ediyor. Bu yüzden de neyi bildiğine ve bilmediğine çok dikkat etmen gerekiyor. Güne açılan güneşi bilen insan, artık sadece planlıyor gününü. Şaşırmıyor günün dönen saatlerine. Öğrendiğin kadar, uzaklaşıyorsun yani içinin filozofundan. Yani merakını bırakıyorsun büyümek yolunda an be an. Alışılagelmiş saatleri örüyorsun etrafına bir örümcek gibi. Ne örüyorsan, onda kalıyorsun işte. Duvar örüyorsan, hareketsizleşiyorsun olduğun yerde… Köprülerin varsa da alem senin oluyor. Geziyorsun, görüp yaşıyorsun örebildiğine:)
Günaydın örümcek adamlar, örümcek kadınlar!
Haftanın ve sömestre tatilinin ilk günü hepimize hayırlı uğurlu olsun:) Akide şekeri kıvamlı, hoş sohbetlerimiz olsun:) Bu arada akide şekerini çooook ama çok severim ben! Aaahhhh! Akide şekeri dedin mi hemen koşacaksın Arasta Çarşısı’na!!! Yani her nerdeysen, olduğun yerden Edirne’ye koşman gerekiyor:) Evet, Edirne’de Arasta Çarşısı. Muhteşem Selimiye Camii’nin altındaki çarşı burası.
Osmanlı zamanında 2. Selim’in buyruğu üzerine Mimar Sinan’ın yaptığı muhteşem Selimiye Camiini gördün mü sen sahi?
Mimar Sinan’ın meşhur ustalık eserini yani. Gerçekten harika bir eser. Sadece tarih sayfalarına geçtiğinden ya da mesleğim icabı değil, git, gör ve aşık ol! Bu kadar. Tartışmasız bir ustalık eseri. Mimar Sinan burayı 80 yaşında yaptı. İnsan hayranlık duyuyor bu enerjiye. Şimdi herkesin elinde telefon, ruhunda rehavet…. 65 yaş üstü evlerde hatta… Heyhat dedim…….
Cami yapımına 1568’de başlanıyor, 1575 yılında ibadete açılıyor bu muhteşem eser.
Hayat işte. Sarı Selim göremiyor açılışı. Oğlu 3. Murat’a nasip oluyor Selimiye Camiinde ilk namazı kılmak… Tarihte sefere çıkmayan ve bunu kanunlaştıran ilk ve tek padişah 2. Selim, Muhteşem Süleyman ile Muhteşem Hürrem’in biricik oğulları…. 50’sinde göçüyor dünyadan. Vakti vadesi doldu mu sefere çıksa da çıkmasa da gidiyor işte… İstikamet gayet belli:) Bundan sebep, yaşa yaşayabildiğin kadar! Bakma vezir misin, sultan mısın! Canlı mısın sen sadece bu kısma bak:)
Sarı Selim de çok seviyor Edirne’yi.
Rivayet odur ki buraya böyle bir eserin yapılmasının en büyük sebebi, Selim’in Edirne’ye duyduğu derin sevgi. Kim bilir o zamanlar Edirne nasıldı…? Meriç Köprüsünde padişahın oturması için bir yer vardır. Köprünün tam ortasında. Oraya oturup, bu sevgiyi hissetmeye çalıştığım nice anlarım olmuştur. Kendimi daha sevgi dolu bulduğum da doğrudur o güzel nehrimi izlerken… Canlı bir tabloya benzettiğim Meriç Nehrim, zaman gibi akar… Ardından bakarsın… Bazan üzerinde bahar pamukları vardır beyazdan… Bazan da sonbahar akar su, yaprak yaprak… Aşk…. Öyle öyle izlerdim işte tarihi… Geçmiş zaman ve an arasındaki enerjiye dokunmak istercesine, avuçlarımı yaslardım köprünün taşlarına… Hissederdim nefeslerini o zamanların. Hayallerini bir padişahın….. Korkularını… Sadece bir insan olduğunu Selim’in, anlardım…….
Akide şekerinden nerelere geldik:)
Pandemi olmasa şimdi, çoktan yola revan olmuştum:))) Edirne fethedilmeyi bildiği gibi her misafirinin gönlünü de fethetmesiyle ünlüdür söyleyeyim:) Bir köfte yemeye gidip de ikametgahı taşıyanları çoktur:))) Nasıl bir fethettiyse artık benim de kalbimi:) Bu işgale nasıl da gönlüm razıysa artık:) Neyse bakalım, şimdilik Edirnem, seni sevmelerin en güzeli, uzaktan sevmek diyorum bu noktada:) Yoksa o tava ciğerini nasıl da bilirim ben seninnnnn!!! Ayyy!
Aç gibi yazılar:))) Akide şekerinden ana yemeklere bile yol aldım:))) Kendime bir kahve yapayım:)
Kahvemle birlikte sabahı düşünmeye devam ediyorum şu an. Penceremin rıhtımındayım klasik tarafından:) Bilmek ve planlamak. İyi şeyler bilince, düşünceler de pembe. Kötü şeyler bilince ya ne? İşte o zaman korku filmi müziği başlıyor ruhta! Bir bakıyorsun sen araba kullanmıyor, didişiyorsun biriyle! Hastalık mi ayrılık mı saracak korkulardan korkular beğeniyorsun. Haklısın da… Ne yaşarsan, ne izlersen, ne dinlersen, onları öğreniyorsun ve uzun zamandır da hepsi ürkünç… Burada işte hani denir ya “Film orda değişti.” diye. İşte filmi değiştirmek gerekiyor aynen de öyle. Her şeyi hayra yormak ve iyi düşünmek, sana güç verecek tek şey. Yani Perşembe’nin gelişi Çarşamba’dan belli ya. İşte o Perşembe’yi güzel hayal ediyorsun tam da aksine. Çarşamba’ya bu aralar mümkünse hiç bakmıyorsun:)))) Görmemezlikten gelmek lazım biraz, görebilmek için yeni ve güzel günleri….
Örüyorum köprüleri hep bundan:)
Köprüler kurulası bir hafta başlasın bakalım. Sana iyi gelen her şeyi ara bul. Kötüye de alışır insan. Dedim ya ne yaşarsak odur beklentimiz de lezzetimiz de. Sen değiştir bu filmi:) Bugünden başla. Hazır üfür üfür bir rüzgar var dışarıda. Kapa gözlerini…. Bırak kendini rüzgara… Hani o balkonlarda sallanan bezlercesine bırak kendini… Hani o liseli kızın saçları ol rüzgarda… Savrul…. Bırak… Nereye gideceğinden ne kork ne de um çölde vahayı…. Sadece rüzgarla es… İçinden dökülsünler sana ait olmayan öyküler… Sana ait değil bu korkular, bu hüzünler. Onlar yaşadılar, sen öğrendin. Sen de yaşadın bazılarını ama geçti gitti. An ile ufala sana kazınmış gereksiz tüm bilgileri. Rüzgarın sesini duy. Sussun sana bıdı bıdı eden bütün gereksiz sesler! Artık kapatsınlar şu çenelerini(!) Değil öyle işte:) Sakın! Sana iyi ya da kötü konuşan tüm sesleri, sevgi ve huzur ile sustur içinde. Öfkesiz… Neşeli… Sevgili….
Canında belki akide şekeri, belki bir yudum sade kahve…
Yeniden dön kendine hadi! Rüzgarda sana ait olmayanlar savruldu! Şimdi sadece kendindesin! Belki de doğduğundan beri ilk defa böylesin! Şimdi en taze, en genç ve en bilgesin!
Bugün dünyanın en güzel günü.
Çünkü harflerime dokunan güzel bakışlarını hayal edebilecek kadar varım! Ve sen de şu an bu yazdığıma gülümseyebilecek kadar varsın:) Olsun! Varsın! Olay bu kadar zaten:)
Yağmurun beni hem çocuk hem aşık edişine büzüşmüş bir koktuk halimle kalıyorum şimdi:) Elimde fincanım:) Sen de sana ne hoş geliyorsa öylece kal:) Hoşça kal da artık nasıl biliyorsan:) Ama unutma, sana ait bir hoş ile…..
Çoooook çok çok çok çok sevgilerimle….
Edirne’ye de, müthiş Selimiye Camii’ne de hayran kalmıştım..
BeğenLiked by 1 kişi
Hayran kalınmaz mı 🙏🏻 Çok güzel bir şehir.
BeğenBeğen