İşaret Fişeği Atmayan Ne Olsun?

Merhaba. Gündemlerden dem tutmayacak, çıldırmayacağım. Sinirlenmeyeceğim pazartesi pazartesi. Her şey yolunda gibi yapacağım. Şu an klasik müzik, klasik olarak fonda. Klasik salatamı da yedim. Yaza giriş halindeyim ki gelişmelerden memnun olayım ve sonuçlarını göreyim yaz günleri:) Form tutayım, tutturmayayım başka başka şeyler(!) Ama var ya… Neyse… Hepimize harika bir gün ve hafta diliyorum. Ülkem ve tüm evren için de hep doğru kararlar… İnsanca yaşamak adına yapılan güzel hamleleri bekliyorum her daim tüm dünya için. Veeee haftaya misler gibi başladık bile:) Akşam oldu neredeyse!

Nasılsın? Ne haber? Hafta sonun nasıl geçti?

Ben de muhteşem hayallerle dolu harika bir hafta sonu geçirdim. Pazar günü mangal yapıp, duman diliyle imdat bile dedim rutinlikten kaçışta! İmdaaattt!!! İşaret fişeği arıyorum bu aralar:) Onu da patlattım mı tamam. İlla ki bir uzaylı gelir ve pandemi için bir şifa yapar? Olamaz mı? Filmlerde görüyoruz. Kaçırıyorlar birilerini ve dünyaya bıraktıklarında o biri, tüm hastalıklarından kurtulmuş oluyor falan. Ben de artık uzaya seslenmeye karar verdim:) Mangal sonuç vermez ise işaret fişeği de sırada(!)

Pandemi bitse ne olur ki?

Gerçi ekonomi de pek iyi değil mavi gezegende. İnsanlar o kadar evlere kapandılar ki artık işler güçler de pandemide karantinalandı. Burada soruyor insan. “Özgürlük neydi?” Sence özgürlük nasıl bir şey sahi? Ne kadar özgürsün? Ya da ne kadar özgür olduğunu SANIYORSUN??? İnsan, yalnızlığı kadar özgür. Sağlığı kadar, cebindeki parası kadar… İnsan, yaşadığı topraklar kadar özgür… Bazen cinsiyeti bazen yaşı kadar… İnsan, bildiği kadar özgür. İnsan, ömrü kadar özgür… Sen? Sen ne kadar özgürsün? Yani pandemi oldu, yerinde durmayanlar durdu. Zaten duranlar, hala duruyorlar. Mesela yaşları büyümüş haylice kadınlar ve erkekler, zaten camın kıyısında yosun tutuyorlardı bakışlarınca… Hala oradalar… Parası olmayanlar da zaten sahil görmeden yaşıyorlardı adreslerinde… İstanbul’da yaşayıp da hiç Taksim görmemiş ya da boğaza inmemiş insanlar, varlar. Belki de şu an sen de onlardan birisin? Hayat bu… Ya da hayat bu değil gerçi… Diliyorum işte ben sürekli ama sürekli…..

Özgürlük peki?

Doğanın şartlarına göre özgürlüğün kısıtlanmasına denecek laf yok. Sağlık ya da yaşlılık dolayısıyla engellenenler elbette var. Ama her şey yolundayken yaşayamayanlar? Ekonomik olarak bir türlü standardı elde edemeyenler…? Ne olacak bu dünyanın hali diyorum ve de susuyorum… Ben bugün derinlere inmeden akmak istiyorum zamanda. Haftanın başı daha(!) Cumaya derinlere inebiliriz mesela:) Neyse…

Özgür olmak güzel şey!

Hayal kısmı burada gerçekten büyük önem taşıyor. Düne kadar aklı bir karış havada olanlar eleştiriliyorlardı ama şu an panik atak olma ihtimali en düşük olanlar da hayalperestler. Özgür değiliz. Ya cepten, ya pandemiden, ya yaştan, ya cinsiyetten artık değiliz de değiliz. Garip ama gerçek. Peki o zaman ne olsun? Hayal tabi:) Hadi gel seninle tatlı bir hayal kuralım. Şu uzaylı benim işaret fişeğini görmüş mesela:) “Hop!” demiş. “Ya zaten özgürlük hak getire bir dünya burası. bir de millet iyice duvarlar ördü çevresine. Tamam! O iş bende!” Ve patlatmış bir torpil:) Bir anda tüm dünya mis mavisi olmuş. Tüm kirlilik falan da gitmiş. Dünyanın ilk haline dönmüş her yer. Yani o efsane var ya hani… Hani dereden gölden su içilirmiş falan eskiden… Mis gibi elma… Öyle yani…

Ay çok imrendim…

Ve covit bitmiş!!! Aaaaa coviti bitirmek için yaptığı torpille birlikte, covit kadar zararlı olan tüm bünyeler de gitmesin mi(!) Aaaaaa! Herkes bir şaşırmış. Amerika’sı, Almanya’sı, Fransa’sı, Rusya’sı artık keşfedilmemiş medeniyetlerine kadar, her yerdeki alimler yaşamış, zalimler de yok olmuşlar:) Tabi bir kaos olacakmış kiiii olmamış:) Zaten kaosları da zalimler çıkarıyorlarmış… Hepsi gidince geriye cennet kalmış… Elmalar da yasak falan değilmiş hani:) Hatta her yer meyvelikmiş… İnsanlar sokaklarda meyveler yiyerek yürümeye başlamışlar. Paranın, pulun falan nabzı öyle bir düşmüş ki… İnsan bir nefes almış… Yıkmışlar duvarları… Berlin’deki utanç duvarı gibi hem de o duyguyla… Barışmak ve yaşamak adına… Uzaylı, gülümsemiş… Sanki içinden demiş, bu kaçıncı şans…? Bu kaçıncı torpil be ey insan…?

Çok hoşuma gitti bu hayal yaaaa!

Düşünsene İstanbul’da da denize girilirdi o zaman! Sular kesilmezdi, saçma böcekler falan da oluşmazdı… Ben hiç bu hayali bozmayayım güncelden bir şeyler deyip de:) Böyle kakalım bugün:) Hep birlikte hayal kurarsak belki de gerçek olur hımmm? Ben şu işaret fişeğini bugün sipariş edeyim:) Artık kimsenin dayanacak gücü kalmadı gayrı! Covit ve aynı tahrip güçlü yaratıkların hepsine veda edesimiz var… Elbet bir gün, ayrılacağız… Bu böyle yarım kalmayacak…

Hepimiz için muhteşem bir Pazartesi oldu!

Uzaylı kardeşimiz de mesajı bence aldı:) Artık kimine işaret fişeği, kimine davul, kimine zurna ya da zurnanın zırt dediği nokta diyorrrr, ve kendime bir bitki çayı hazırlamaya gidiyorum. Sen de içsene bir sulu bahçe:) Fincanın dolsun umut. Gül doya doya ve ay solmasın asla… Ay… Yolu aydınlatır ya hani… Aydınlık olalım biz de hep aydın olalım. Karanlıklar da zaten kaçar o zaman. İşaret fişeği ve uzaylı hayalimizi yeter ki unutmayalım… Dolar yükselirmiş, kış yeniden gelirmiş, özgürlük de neymiş diye bunalmayalım. İnanırsak ve hayallerimizi gerçek gibi hissedersek, emin ol bu covit ve saz arkadaşları gidecekler bir gün. Yolcu her zaman yolunda gerek.

Haydi o zaman:)

Evlisi bekarı evine, köylüsü şehirlisi siz de evlerinize:) Evcilik geçince görüşmek üzere…

Sevgilerimle…

🙂

Reklam

Bir Cevap Yazın

Aşağıya bilgilerinizi girin veya oturum açmak için bir simgeye tıklayın:

WordPress.com Logosu

WordPress.com hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Facebook fotoğrafı

Facebook hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Connecting to %s