Bayram harçlığı almayalı nasıl da zaman geçmiş… Az önce bunu fark ettim. Kapı çalındı ve karşımda dünya güzeli bir sevgi bana gülümsüyordu. Saf sevgi. Üzmeyen ve üzülmeyen bir sevgi… Öncesinde telefon çaldı aslında. Aslında ben daha güzel mi anlatsam bu bayram gününün başlangıcını?:)
Annem olmadan bu ikinci Kurban Bayramı…
Olana ve olmayana gülümsemek doğrusu ve bu felsefe kolumda, dolaşıyoruz öylece alemi. Gülümsüyoruz en yürekten haller hareketlerle var tarafımızda var olanlara her boyuttan… Bu zamanlar zaten duvarlar ya da maskeler arkası görüş günleri yaşatıyor yaşayabiliyor olana. Yani ruhani anlamak, ruhunu ikram edebilmek… Böyle böyle titreşiyoruz frekanslarca:) Mesafeler özellikle de benim için artık son derece önemsiz. İzole yaşam tarzım içerisinde öyle çok sevebiliyorum ki hiç görmediklerimi dahi. Belki de en güzel sevmek böyle sevmek? İnsan bulamıyor o gözün üzerindeki kaşı belki de bu sayede:) Bahanen yok kavgaya:) Öyle güzel dostluklar yaşanabiliyor ki evrenimde, tarifsiz.
Bayram geliyor sonra…
Normal günler tamam da bayram gelince, zorluyor insanı kaybeden olmak… Her boyutta sevmek mümkün, mümkün de insan özlüyor o gözlerin gülümseyişini ve sarılırken farkında olmadan huzur bulduğun o kokuyu… O doğarken sana dokunan kokuyu, o sıcacık kucağın içindeki… Bayram gelince, Annemi özlüyorum daha çok.
Bu kabul edememek değil, bu sadece özlemek.
İşte böyle bir arefe gecesinde aynaya bakarken, birden “Sensiz büyüyor olduğuma inanamıyorum.” deyiverdim. Sadece krem sürerken. Birden böyle bir cümle çıktı sesli bir ruh hali ile dudaklarımdan… Bu sözün hakkını vermek istedi biraz tuz ile gözümün pınarı da. Ama debisi çok yükselmedi:) Anlık bir kaç damla… Hemen hem de. Sanki yağmur bulutunun geçişi gibi…
Uyudum sonra…
Sabah bugün bayrama uyandı. Uyanır uyanmaz kahvaltının muazzam olmasına çabam başladı:) Enfes bir sofra kuruldu. Yanında da mis gibi bir film:) Her şey var lakin bayram yoktu etrafta. Bugün karar verdim. “Bayram madem böyle saklanıyor, sen de arama. Biraz dur. İçinden gelmesini bekle Arzu. İttirme kendini sürekli!! Bir rahat bırak zamanı! Aksın…” Az mesaj yazdım. Aramalara başlamadım. Film bitti. Ve:) Etraf battı gözüme bu defa:) Malum pandemi ve eve yardımcı gelemiyor. Biraz karmaşık tabi evin de halleri:) “Yaşasın!” dedim:) “Bayram temizliği yap da bayram gelsin Arzu:))” Açtım süpürgeyi:))) Gülüyorum bir taraftan:) “Bayram temizliği budur kardeşim:) Bayramda yapılır. Ne zaman yapılır? Adı üstünde Bayram Temizliği.”
Salonda tozlar toz oldu hemen:)
Nefeslerimdeki oksijeni toz katkısı olmadan şöyle bir içime çekerken dedim ki “Kapat Arzu süpürgeyi:) Bu hamaratlık ve bayram hali sana gayet yeterli:)” Elektrik süpürgesi susunca, çayır çayır çalmakta olan telefonu duyabildim. Cep telefonun cebinde duracak oysa ki. Koltuğu ne kadar titretsin şuncacık akıllı şey? Bir taraftan da telefonu duymak işime gelmiyor. İçimden kaçmak geliyor hala Bayramdan… Ama tabi telefon elimde. Arayan, Özlem:)
“Alo. Naber canım?”
Diyorum Özlem’e. Özlem nefes nefese:) 3 defa aramış bir de pişmiş sıcaktan:) Bekliyor tabi Arzu kulesinden bir ses versin! Rapunzel Kulesi adresim pandemiden bu yana. “Arzu kapıyı aç.” diyor Özlem. Ben şok! Edepsiz bir korku ile “Hayırdır Özlem?” diyorum hala! “Arzu kapıyı aç!” diyor Özlem bir şey demeden başka. Bu defa korkuyorum edepli olarak. “Allah Allah ne oldu kızım? Tamam açıyorum da sen iyi misin? Neden geldin? Bir şey de!”
Kapıyı açana kadar bunlar oluyor ve kapı açılıyor:)
Özlem karşımda:) Nasıl güzel:) Siyah bir elbise giymiş. Suratta maske:) Saçlar topuz. Yanaklar pişmiş kırmızısı:) Terlemiş hepsi de nazar boncuğu olmuş güzelliğine… “Özlem?” diyorum kapıda. İçeri zaten davet edemiyorum o zaten gelmez de beni anladığından. Ah ya… “Bayramlaşmaya geldim Arzu ne var? Bugün bayram değil mi?” diyor. Çok seviniyorum tabi. Diyor “Arda’yı çağırsana.” Ben tabi şaşkın olduğum içim Arda’yı çağırmak aklıma gelmiyor.
Ardaaaa!
Arda geliyor:) O da şaşkın:) Özlem Arda’ya bayram harçlığı uzatıyor… Parayı bükmüş iyice… Arda şok oluyor. Ben zaten şoklardan şoklara geçişler yapıyorum yatay, dikey artık Allah ne verdiyse:) “Özleeemmm aaamaaaa yaaaaa….” sayıklamalarım ileyim:) Arda bana bakıyor. Ne yapacak? Benden ne yapması gerektiğine dair bir işaret bekliyor oğlum. Özlem o sırada bir sürü konuşuyor ama:) “Aaa ben Teyzesi değil miyim Arda’nın? Arzu biz kardeş değil miyiz? Bayram değil mi bugün?” Arda’ya işaret veriyorum gülümsememle ve alıyorum bayram harçlığını Arda’nın öz teyzesinden… Hemen koşuyor Arda mutfağa. Dolap poşeti getiriyor:) Parayı ona koyuyor ve teşekkür ediyor. Uzaktan el öpüyor Arda. Benim gözler nasıl ama:) Dolu da çaktırmıyor pınarlar. Bu defa yağmur bulutu gibi bırakmıyor. Çocuk emniyet kilidi var:) O gözden o yaşlar öyle hemen boşalmıyor bu kilit varken…
Özlem de buz gibi gazozu kapıyor:)))
Canım kardeşim geldiğinde çikolata ikram ediyorum:)) Sonrasında bunlar oluyor. Ben tuzlamadan ortamı, hava değiştirmek geliyor içimden. Hemen koşuyorum buzdolabına. Arda açacağı getiriyor:) Özlem’e gazoz şişesini açıp veriyoruz. Özlem diyor “Arzu ne yapıyorsun?:)” Ben de diyorum “Bugün bayram ya:) Öyle kuru kuruya ziyaret olur mu? Çay, kahve niyetine kabul buyur:)))” Güle dola valla kapıda böyle şeyler oluyor işte. Ve Özlem gidiyor… Arkasından bakıyoruz… Arda çok şaşırdığını söylüyor. Benim kalbim oluyor bayram çikolatası… Doluyor yüreğimin içi ateş böcekleri!
Tarifsiz bir bayram…
Şu an kahvemi yudumlarken bunları yazıyorum can. Öyle güzel duygular ki bunlar… İnsan doğuyor bir yerde. Orada kim var ise akrabalık başlıyor. Zaten akraba bilip seviyorsun. Ömür biriktiriyorsun ve elbette bu çok özel, anlamlı. Lakin kardeş hissetmek, bu sıfatı haketmek bambaşka bir şey arada bir kan bağı yokken. Can bağı ile bağlanmak, anlamak, vermek… Ruhundan, kalbinden sevmek… Hissetmek… Özlem beni meğer hissetmiş yine… Dün geceki tuzumu, bu sabahki hamaratlığımı bilmiş yine.. Kardeş olmuş yine yine ve yine… Düşmüş yola:) Arda’yı da nasıl sevindirmiş teyzeden bile öte…
Bayramlar böyledir işte…
Sevdiklerinle çoğalan şeyin adıdır bayram. Sofralar bahanedir hep. Yürekten yüreğe yollar aşmaktır bayram ziyaretleri… Annem gülümsedi bugün Özlem’in gelişiyle. İçimdeki özlem, kapıda duran yürek kardeşim Özlem ile sakinleşti… Çikolatalandı bayram… Neşelendi… Sevgilendi…
Bayram harçlığı deyip de geçme!
Oğlum bugün bayram harçlığı aldı teyzeden. Bu öyle anlamlı ki. Biliyorum ki oğlum bu bayram harçlığını hiç unutmayacak. Anneannesinin olmadığı, diğer akrabalarının uzaklarında kaldığı bir bayramda, kapının çalındığını ve o tatlı gözleriyle teyzesinin ona nasıl baktığını, asla unutmayacak… Öyle zengin bir bayram çocuğu ki şu an Arda. Ve ben öyle mutlu bir bayram annesi, kardeşi ve çocuğuyum ki…
Sevdiklerini sev!
Bu bayram, bir şekilde sevdiklerini sev olur mu? Cennetteyse özlediklerin, dualarla sev onları. Gidebiliyorsan, kapıdan şöyle bir uğrayarak sev. Bayram çocuklarını, şekerle, çikolatayla, harçlıkla sev. Kendini sev bu bayram. Kendini sevebileceğin sebepler yarat. İyilik kendini sevmen için çok güzel bir sebeptir. Elinden gelen o her ne ise yap ve kendini sev. Evreni sev. Bayramı sev…
Canım Özlem…
İyi ki kardeşimsin… Ve harflerime dokunan güzel can, iyi ki yoldaşımsın… Yaşam yolunda yürek yüreğe yürümek, öyle güzel ki… Hepimize bu güzel duygularla birlikte, Mutlu Bayramlar diliyorum… Niceleri olsun diliyorum… Sağlıkla, mutlulukla, huzurla gelen bayramlarımız çok olsun…
Kurban Bayramımız Kutlu Olsun…
Sevgilerimle….