Cuma… Bana gelişin öyle 2021 ki… Rezervasyon aldı şu benim filmlerden biri akşam için. Dudağımın çatlak tarafından yandım az önce kahve içerken. Kalbim bir öylesi hop etti. Gerisi tenha. Dışarısı Mart’ı aşan soğukta. Dondurma olmak var şimdi boğazda. Köpüklü dalgalar patlatmak kıyılara, şerefe ve sağlığa kaldırmak var adımları… Ah… Şarkılarımın dili nasıl da sivri… Nasıl da batıyor yüreğime her şey bu aralar… Tarihler akarken, zaman hızla geçsin istiyor insan bazen… Acılı anıları silmek istercesine… Hep yaşamaklık bir niyetle… Annem… Geçen sene bugün, hastanedeki 2. günümüzdeydik… Eve eksik döneceğimizi bilmiyorduk henüz. Ve şimdi bir koltuktayım. Hepsini unutmaya çok çalışarak. Ve alışarak, insan olmaya…
Kalbim…
Kalbin rengi yeşildir biliyor musun? Kalp çakrasının enerji rengi yeşildir. Etten hali kırmızı. Aşkın rengi de kırmızı. Olmuş kalp her figürde kırmızı. Oysa ihtirasın rengi kırmızı. Sevginin rengi yeşil. Sen hiç birini yemyeşil sevdin mi..? Hiç yemyeşil sevdiler mi seni..? Aklına ilk gelen isim??? Hatta aklında olan tek isim mi demeliyim??? Evet. Dünyada birinin diğerini tamamen yemyeşil sevmesi mümkün. Bu sevgilinin adı da Anne. İhtirassız, acısız, hasarsız… Gerisi kırmızıya kaçtıkça, kaçıyor çorap gibi.. Hani ince çorap var ya:) Soyguncu çorabı:))) Hani kafaya geçirilen:) Kadın çorabı da denir:)))) Onun gibi…
Kalbin yeşil ve kırmızı olamaz mı?
Olur elbette. Özellikle de bu dönem belki de kalbin yeşil rengi ön plana çıkacak. Uzaklardan sevmelerin modası yükselişte çünkü. Sen “Çosat” nedir bilir misin? Göçmen kökenliysen, bunu bilmen gerek. Çosat, uzaktan uzağa boncuklaşmak gibi bir şey:) Boncuklaşmak da ne ki?:)) Boncuk dağıtmak, gönüllenmek, hoşlanmak, meyletmek. İşte bunun gibi bir şey. Köyde kızlar ve erkekler birbirlerine bakarlarmış düğünlerde, bayramlarda. Delikanlı gelirmiş camın altına, kız tülün ardından gülümsermiş sevdalısına. Bunların toplamına da “Çosat” dermiş benim güzel soyum sopum… Çok tatlı değil mi? Romeo ve Juliet gibi biraz da. Kusursuz Aşk. Çünkü kırmızı ama yeşil de kalpler aynı zamanda. Yani üzülmemiş yüreklerin, üzmeye kıyamadığı yürekleri sevişleri konulu filmler bunlar… Ne filmler ne filmler… İnsan izlemeye de dinlemeye de doyamıyor bunları.
Çosat günleri geri dönmüş gibi:)
Evet çünkü sosyal mesafeli günlerden geçiyoruz hem de küresel olarak. Böyle olunca da Çosat moda oluyor yeniden:) Peki iyi mi kötü mü? Her an birileriyle bunlara geliyor konu. “Nasılsın?” Birbirimize bu soruyu soruyoruz. Sonra temcit pilavları döktürüyoruz hemen. “Ne olsun İşte. Evdeyiz. Çıkamıyoruz. Bunaldık. Öööfff!!!” İşte klasikler bunlar. Benim değil ama. Ben bu klişelerden çoook çok uzak yaşıyorum. Artık biliyorsun beni:) Ama geneli bu. Bunalmış, dönüşümü hala farketmiyor…
Oysa Çosat dönemi diye bir dönem yaşanıyor şu an:)
Kalbini yeşile boyama devri. Maddenin değersizleşmesi, nefesini hissetmenin devri. Senin için önemli olanları, zerrelerinde hissetmenin zamanları bu zamanlar. Ve birine değerli olduğunu anlatmanın başkalaştığı günler bu günler. Artık sevgini ya da sevgisizliğini maddesel olarak göstermen ya imkansız ya da gereksiz. Birine kızınca ona vuramazsın, birini sevince de onu öpemezsin. Peki hissetmez misin? Hissedersin. Ama alışmışsın dokunmaya. Oysa bu da bir yalan. Çünkü zaten hiç dokunmadık ki birbirimize. Çünkü elektronlar buna izin vermedi. E peki biz ne hissettik sevgilinin eline dokununca? Neden yanaklarımız kızardı? Hissen kızardı yanakların. Beynin algıladı, yanakların kızardı. Kalbinin kırmızı olduğunu düşündün. Oysa yemyeşil bir kalple doğdun. Sadece dokunmaya çabaladıkça, ormanları kestin, duvarları diktin, kalbini kızartırken, parayı da kalbinin yerine koydun hatta… Sonra ne oldu? Çosat unutuldu… Yeşil çok azaldı… Kırmızı… Sadece kırmızı kaldı geriye…
Hatta o bile kalmadı bir süre sonra.
Veeeee! Geldi covit:)
Valla pandemide başladı herkes yeşile kaçmaya:) Şehirler çaptan düşüşte büyük bir hızla. İstanbul İstanbul olalı hiç görmedi böyle keder:) Yaaa… Zuladaki yakutlar, artık yeri göğü kırmızı etmiyor sevgili Sezen… Artık yeşil istiyor gören göz de hisseden kalp de. Hele hele nasıl lazım derin derin nefesler ciğere… Hal böyleyken, Çosat gırla gidiyor anlayacağın. Elektronsal dokunuşları gerçek sananlar için çok yavan günler tabi. Ama özünü hissedebilen için bugünler çok özeller, çok değerliler.
Uyuşan buluşacak!
Ve sonsuza dek de kalpleri bir atacak!
Çok kalbi bir yazı oldu bugün:) Kalbim… Kalbinin yeşilini gözlerine vermiş canım Annem… Nasıl yemyeşilim sevginle… Özledim… Nefesinin varlığı beni Karun edermiş meğer… Bana böylesi yemyeşil sevmeyi, sadece severken öğrettiğin için ve her şey için sana teşekkür ederim…
Bugün Annen ile yeşillen…
Hayattaysa Annen, yüreğinin sıcaklığına şükürle, sev onu uzaklardan. Kalplerinizin bir olduğunu hissedin. Eğer öbür tarafta, benim annemin yanındaysa annen, dualar gönder yemyeşil… Olur mu..?
Yüreğini yeşil edenlerini hisset…
Annen, baban, kardeşin, dostun, yarin, yoldaşın, evladın…
Hepsini yeşil sev bugün. Hepsini yüreğinde hissederek sev. Uzaktan da yakın olduğunu bil. Zaten yakınsan yakınsındır. Birinin yüreğine zaten uzaksan, dokunsan da hiç olmamışsındır orada. Her şey sadece yüreğinin renginde…
Bugün de bunlar aktı harflerimden. Hepimize işaret olsun bugün harflerim. Bugün o içtiğin suya yeşil kat lütfen. Göğe bıraktığın nefesine ve tv kumandasına… Yaşadığın bir dünya var. O dünyada varsın. O dünyada yemyeşil açabileceğin canlar var. Boyan, boya ve sonsuz olsun ruhun şu devranda… Madde dediğin eskir. Ruhun hep tazedir…. Sen seç işte ne olacağını ya da neye dönüştüreceğini hayatındakileri…
Muhteşem bir cuma devam ediyor rüzgarlarda…
Nohut var bugün menüde:) Azdan bir bahçe dolu fincan içeceğim:) Ve sana yemyeşil gülümsüyor olacağım harflerimce. İnsan gibi yaşadığım bir günü daha bitirirken yastığımın üzerinde, rüyalarımı kurgulayacağım kalbimin yeşilinde…
Hissedersen, en güzel rüyalar hep senin…
Sevgilerimle…
🙂