Merhaba sen. Nasılsın? Masama oturmuş, kahvemin buharlı keyfini de parmaklarımın arasına almışken, sana bir harflenmek istedim. Nasıl gidiyor Eylül’ün? Bana ilk evlendiğimde sormuşlardı. “Nasıl gidiyor evlilik?” Cevabım sadece muzipliktendi ve şöyleydi: “Geldiği gibi gidiyor.” Bu cevabımla geçen gün rastlaştık. Klasik Facebook hatırlatmaları var ya. Orada bir yorumda gözüme ilişti harflerim. “Geldiği gibi gidiyor.” Nasıl da felsefi bir cevap vermişim. Şimdi sana soruyorum, farkında mısın? Eylül geldi ve gidiyor. Peki sen ne anladın kocaaaa 30 günden? İnsan arada durup bir düşünmeli. “Kayda değer” diye bir tabir vardır. Nasıl da güzeldir. Kayda değer neler yaşadın? Neler başardın? Neleri tedavi ettin? Nelerden vazgeçtin? Nelere başladın? Hayallerin ne alemde? Hayallerinin varlığını unutalı hayli zaman mı geçti? Hiç hayal kurmadın mı?
“Benim hayallerim yoktur. Benim gerçeklerim vardır.” diyen bir ses de duydu bu kulaklar.
Bilmem sen de böyle bir ses misin evren için? Bir gün biri ile konuşuyoruz yine. Dedim “Hayallerin ne alemde? Hangileri gerçeğe döndü ve hala gerçekleşmesini beklediklerin var mı? Hayal kurar mısın?” Bu sorularımın karşılığında duyduğum ses, bu sözleri içeriyordu. “Benim hayallerim yoktur. Benim gerçeklerim vardır.” Baktığımda, gerçekleri başarılarla dolu biri ile konuşuyordum. Maddi dünyası gerçekten de gerçekti. Madden sarsılmaz gibi duran biri vardı karşımda. Ama gel gör ki yaşıyor muydu? Zaten bütün sorun da buydu ama o kadar hayalsiz ve hayatsızdı ki bunun bir sorun olduğunu bile kabul etmeyen bir nasır vardı yüreğinde. Hayal kurmanın sanki zayıflık olduğunu düşünen bu ses, aslında kalbin dahi para ile ilişkili olduğunu savunan bir gaddardı. En gaddar kişiyi de asla yenemiyordu, kendini… Bu yüzden, yaşayamıyordu… Renkleri kaçıyor ve hatayı nerede yaptığını anlayamıyordu… Anlamak istemediği için.
Oysa önce kendi kendine olabilmelisin… “Özgürce.”
Hayal kurmak, sanki sadece sahip olamayanların gerçekleri gibi algılanabiliyor. Hayalperestler için de hiç iyi şeyler düşünülmüyor değil mi? Hangi hayalperestler ama? Madde alemi zayıf hayalperestler tabi ki. Çünkü onlar sadece hayal kuruyorlar ama hayalin gerçeğe dönüşmesi için gereken imkanlar olmadığı için de fısss diye sönüp, o zirvelerden deniz seviyesine iniveriyorlar. Dolayısıyla da onları dinlemek de onlarla olmak da eğlenceli gelmiyor menfaat erbaplarına(!) Maddi açıdan kudretli olan hayalperestler içinse “tutkulu” denilebiliyor. “Yaşamayı bilen kişi” olarak kabul görebiliyorlar dünya meclisinde. Koltukları gayet var edilebiliyor her bir yerlerde. Ve bu kişiler daha da çok başarabiliyorlar böylelikle. İşte harikalar diyarı böyle böyle yaratılıyor… Amaaa ya diğerleri?
Şimdi kendini bir yokla bakalım. Sen bu giden Eylül ayının neresinde ve nasıl birisin?
Hayallerin var mı? Hayallere inanmıyor musun? Gerçeklerin ne kadar tadından yenmez halde? Cebin, çulun, çaputun ne durumda? Ruhunun güzelliğini yansıtacak psikolojin var mı bakışlarında? Nasılsın? Hadi Eylül geçmeden, bir konuş kendinle. Ve bu durum fizibilitesini de koy şöyle aklının da yüreğinin de köşelerine. Öyle bak evrene… Balıkçıya, çiçekçiye, suçluya, aynaya, aşığa, doğana ve ölene… İçinde hangi taraflar zayıf ve güçlü? Barıştıkların ve küstüklerin hangileri? Neden kahve içmeyi tercih ediyorsun ya da çay içmeyi? Hayatındaki doğrular, keyifler, hedefler, hayaller ve gerçekler kimlerin? Seçtiklerin, birilerinin yansımaları. Peki sen, sana uyumlu seçimlerinin dünyasında mısın? Bundan emin misin? Peki öyleyse çoook mutlu olmalısın? Mutlu musun?
Günlerden Salı ve bence muhteşem bir gün!
Bana hep derler “Neden mutluluk ya? Mutsuzluk da gerekli.” Elbette. Mutsuzluk gerektiren bir şeyler başına gelmişse, tabi ki önce üzülüp, hissetmen gereken sağlıklı duyguyu yaşamalısın. Buna da denge deniyor. Biri ölmüş ve sen gülüyorsan, bu işte büyük bir sorun var demektir. Güçlü olmak adına yaptığın o sert çıkışların ve ağlamamaktaki ısrarın da bir dengesizlik işi. Ama sorunu al, vur sırtına ve taşı ölene dek! Bu da büyük bir dengesizlik hali. O halde ne konuşuyoruz? Her güne, mutlu olmayı seçerek başlamak, iyi hissetmek için çok lazım. Konumuz bu. Peki durup dururken mutlu olmak? Mümkün mü? Tabi ki mümkün. Sadece hayatta olmak da bir mucizeyken, bu mucizeyi illa hasta olduktan sonra mı görmek gerekiyor sence? Ya da biri ölünce mi çaktırmadan korkarak anlamak gerekiyor, yaşamın ne denli muhteşem olduğunu? Hey! Hayattasın ve bunun için gerçekten iyi hissetmelisin!
Bu demektir ki arabana benzini koyar ve basarsın gaza!
Yani yaşa! Konu bu. Hayallerin de olsun. Gerçeğe döner ya da dönmez ama senin yaşamaya dair hedeflerin olsun. Hedeflerin olursa, amaçların olursa, daha harika uyanırsın. Ve sen eğer bunları başarırsan da kendini ve evreni inan bana daha çok seversin. İşte muhteşem sarmala çoook hoş geldik! Ve eğer sen zaten kendini ve evreni seversen, şanslı olursun. Güçlü ve iyi. Her şey güzel hayaller ile beslenir. Hayaller yıkılır mı? Tabi ki yıkılır. Her hayal gerçek olsaydı bizler zaten sihirli falan olurduk. Burnumuz sürtmeden de ne anlamı kalırdı ki bir şeyleri başarmış olmanın?
Cebinde para yoksa, hayal kur ve zenginsen de hayal kur!
Eğer hayallerin olursa, bir gün güzel gerçeklerin olacaktır. Bunu parayla kolaylaştıransan, diğerlerine de melek olma şansın var. Bugün sen sadece bunu yaparak, mucize olabilirsin biri için. Ve bence bu sana kendini iyi hissettirir. Ve sen bugün biraz daha hayal kurarsan, gerçeklerin nefes alır. Umut insanlığın göğüdür çünkü. Nefes alırsan, koşabilirsin.
Gülümse.
Bu gülümseyişte beraber olduğumuzu hissetmek bana çoook mutlu şeyler hissettiriyor. Şimdi hayatta akmaya, Salı ve Eylül havasında hayallerimin peşinden gitmeye devam edeceğim. Dilerim yolda karşılaşırız. Ne kadar kendine inanan insan çoğalırsa dünyada, o kadar güvende olacağız… İnan sana…
Sevgilerimle…
Yine umut doldurdu içime yazın..
BeğenLiked by 1 kişi
Çok teşekkürler, ne alâ🙏🏻
BeğenBeğen
Hayaller, gerçeklerle kavrulursa bir anlamı var demek bu yazı. Gerçekleştiremediğin her hayalde de bir anlamsızlık. Ya yorulursak? O zaman ne oluyor acaba 🙂
BeğenLiked by 1 kişi
O zaman dinlenip yola devam edilecek tabii ki👍🏻 Dinlenince geçen yorgunlukları olsun insanın. Ruha en iyi inziva, değer verdiği ve değer bulduğu gözbebeklerinde kalıştır. İyilikler dilerim…
BeğenBeğen
Sadece hayatta olmak da bir mucizeyken, bu mucizeyi illa hasta olduktan sonra mı görmek gerekiyor sence? Ya da biri ölünce mi çaktırmadan korkarak anlamak gerekiyor, yaşamın ne denli muhteşem olduğunu? Ne kadar güzel sorular! Yaşamı çok iyi gözlemlemişsiniz, elinize sağlık.
BeğenLiked by 1 kişi
Çok teşekkürler🙏🏻✨
BeğenLiked by 1 kişi