. İlk kelime..
Kelimeler çok önemli. Mesela evlilik teklifi!!! Bir yemin edersin ki deönemezsin:)) Boşanmak var di mi(!) Boşanmak dile kolay. Gerçeği acaba nasıl bir şey, bir bilen anlatmalı ancak. Kolay mi haaard mı nedir?!
Ya teklif alan kişi?! Sen acaba kime “ Evet! “ diyorsun öyle deli danalar gibi:) Ya her düğünde aynı ortam, aynı çığlıklar ayyukta(!) “ Bu X Hanımı & Beyi eşiniz olarak kabul ediyor musunuz?” Cevap: “ EEEEEEEVVEEEEETTTTTTTTT!!!!!!!!”
Ya bu isyan nedir? Kime bu küfür kıyamet. Orada kimler kimler var. Anneler, babalar, halalar, öhööööö de öhööööö yani(!) Sen böyle azgın bir” Evet! “ de sonra da bekle sevgi, saygı, selam, sabah. İlk anda gıcığı verdin. Hadi artık yakala ağzınla kuş mu artık ne yakalıyorsan(!) Zor yaranırsın ama bundan sonra:)
E o kadar afra tafra yaptın, çıldırdın “ Evet!” dedin. Ne oldu? Aklın başından uçtu gitti ama nikahta keramet vardır derler ya hani(!) Geldi akıl kürkçü dükkanına. Ne olacak şimdi? Öyle “ Evet! “ dedin ama bitmedi ki. Yeni başladı, taze:)
Kelimeler çok önemli. Okudum geçenlerde. “ Kesinlikle “ ve “ Aynen “ – ki ben bu kelimeleri konuşmadan cümle kuramamaya başlamışlığımın eşiğinden döndüm?!) – kelimeleri çok tehlikelilermiş. “ Kesinlikle” kelimesini sıklıkla kullananlar, çok çatırtılı ilişkiler yaşarlarmış her alanda. Yani kesinlik, netlik, keskinlik, esnememe , kırılma falan da falanları evrenden istemekmiş sürekli “ Kesinlikle “ demek!!!
Ben “ Kesinlikle “ demekten doymayıp, “ Net “ falan da ekliyordum:) Bu da kadayıfın kaymak kısmıymış yani!
“ Aynen “ demek de her şeyi başa sarıp, tekrar tekrar yaşamakmış. Hem var olanları hem de gelecek yenileri. Yani tekrar sarmalı modunu açıyormuş bu kelime. “ Amaaaanıııın!!!!!” dedim! Anladım işte o anda, kafamda bir DAAANK!
Bu kadar hatalı kelimeleri çılgınca söylersem, olmuyormuş kısacası. Hemen değiştirdim. Şimdi tam kelime dilimin uçurumuna koşuyor, hooooop hemen çekip kurtarıyorum onu o hayattan:) Dile düşürmüyorum bu aralar bu iki kelimeyi:)
Kelime deyip geçme. İnsan sözünün esiri olarak yaşar şaka bir yana. Yani “ İnsan “ olan elbette ki. Şimdi maşallah Ey Özgürlük halleri hareketleri içinde insanlık…. Tamam okulda defterine, sırana, ağaçlara yaz adını ama hakkını da ver(!)
Ağzından çıkan sözün esiri olmadıkça, özgür olamazsın o göğüs kafesinde…
Göğüs kafesi tabi. Kalbin sıkılmış oldu mu ciğer çok da çalışamıyor nefes için. Önce kalbini ferah tutacaksın. Bu nasıl olacak? Kalbini temiz tutarak olacak elbette. Kalp temizliği mühim iş. Öyle haftalık temizlikle çözülecek iş değil vesselam (!)
“ Ağzını hayra aç. “ diye bir söz vardır. Devamı da vardır da buna şimdi burada pek de gerek yok:) Hayırlı konuşmak sonsuz önemli. Yine eskiler derlermiş “ Aman ağzından hep güzel sözler söyle. Maazallah gök kapıları açık olur da oluverir ağzından çıkan!”
Eskiler çok şey biliyorlardı. Şimdi Kuantum Fiziği bunu bilimsel olarak doğruluyor ve artık tüm çalışmalar bu kanunlar üzerine temellendiriliyor.
Ağzından çıkan söze DİKKAT!
Bunu doğrulayan eski bir ifade daha vardır. “ Bir şeyi 40 defa söylersen olur!” Doğru. Olumlama çalışmaları da aynı mantıkla yapılıyor. Ve inan işe yarıyor.
Her güne güzel başlamak, o güne güzellikleri çağırıyor. Güzel kelimeler, iyi hisler ile dolmamızı, bu hisler de harika hormon salgılarını düzenliyor. Ve al sana “ Bağışıklığın muhteşemmmm çalışıyor!”
Her zaman derim. “ Bağışıklığın iyi çalışması için önce barışıklık sistemi çalışmalı. “ Nasıl yani? Bu da ne demek? Barışıklık sistemi, bağışlamak, affetmek demek. İnsan kendini ve herşeyi affettiğinde, olumsuz her duygudan, dolayıyla da dengesiz hormonlardan, hasta olma riskinden uzaklaşıyor.
Kelimelere çok dikkat etmek her anlamda son derece önemli. İş yerinde, eşinle, çocuklarınla, büyüklerinle, evrendeki her canlıyla – hatta nesneler de dahil – çok dikkatli konuşmak gerekiyor. Çünkü içinden geçirdiğin ya da dilinden döktüğün kelimeler, cümleler, gelip en sonunda seni buluyor.
Eskiler bunun için de bir çok söz söylemişler. “ Kınadığın şeyi yaşamadan ölmezsin. “ bunlardan biridir. “ Büyük lokma ye, büyük söz konuşma. “ yine bunlardan biri. “ Ne oldum denemeli, ne olacağım demeli. “ yine buna benzer anlamlar içeren sözlerden olarak karşımıza çıkıyor.
“ Söz gümüş ise sükut altındır. “
Fazla konuşmak kelimelerin enerjileri açısından tehlikeyi arttırabiliyor. Susalım mı peki? Elbette hayır.
Bilimsel olarak 17 saat içinde – uyanık kalınan sürede – kadınlar 16 bin küsur, erkekler 15 bin küsur kelime sarfetmişler. Bu araştırma 2007 yılına ait. Yani gün içinde kullanmamız mümkün kelime sayılarımız bunlar. Peki nasılız? Bu kadar konuşabiliyor muyuz acaba bu “ A sosyalleşme “ döneminde(!)
Kelimeler müthiş önemli vesselam.
Zaten bunca tecritte ne yaşıyoruz ki ne konuşacağız????? Geçmişleri anlat, hayallerinden bahset:) Artık gık geldi bana gündem konuşmaktan. Bu yüzden de haberleri dahi izlemiyorum. Zaten tv hiç açılmıyor bizde. Okur ve yazarız bu alemde:)
Ah Bulutsuzluk Özlem’i sever misin? Çok güzel bir şarkısı vardır tam da kelimelerime yakışır!
Umutlu bir şarkı. Tıpkı kalp atışlarımız gibi. Bu atışlar, hayata bizi çağıran zilin sesi… “ Duydunuz zilin sesini, yarışma başladı. “ misali…
Duy yüreğinin sesini… Kelimelerini dinle, söylemeden önce… Ve evrene gülümse… Bir de ASLA ASLA NİKAH MASASINDA BAĞIRMAAA!:) Sözlerini geri alama:) Tutama:) Hoooppaaaa….(!)