Yalnızlığı aynayla kapladı insan. İçini gizlemek ve dışında kalabalık olmak için. Güzel göründü, flitreli uygulamalar patladı hatta. Olduğunu bildiği, olduğu bilindiği halde, başkalaştı illa. İstediği, bulunduğundan hep yarımdı. Yaşadığı, yaşamak istediğine pek varamadı, olamadı, olmadı. Mutlu olanlar sadece, elindekiyle yetinebilenlerdi. Herşeyi tam olanlar değil.. Çünkü dünyada bir kural vardı. Herşey mutlaka bir şeyle acırdı… Vakti, zamanı gelirdi. Kaçamazdı insan. Küserdi ve yalnızlaşırdı hep daha çok. Bu gerçekle de aynalar kaplanıp kaçardı…
Bunca kırılganlığımız da belki bundandı..?
Hiç harika bir yemekte süresizce sustuğunu farkettin mi? Etrafında hayatın aktığını göre duya… Denizin dibine atılmış bir taş gibi durduğunu orada… Hissettin mi???? İnsanlar bazan böyle hissederler. Basıları bazan değil hep böyle hisseder. Aynalarına en çok sarılıp zırhlandığı, zirvenin rüzgarlarını duymaya başladığı yerdir tam da orası. İnsene denize… Olduğun Sen’in kalıplarından çıksana, inat etmek yerine… Bazan olduramazsın. İstesen de oraya sığamazsın, içine sindiremezsin o yemeği. Sohbetinden zevk almadığın insanlarla kalamazsın. Patlarsın sıkıntıdan, açarsın kendini evrene, dağılırsın…
Lingo lingo şişelerde balık olursun, avlanırsın…..
Bugün güzel bir program yapsana kendine. Olmak istediğin yere al biletlerini! Yüreğin bunun için yeter. Para arama cebinde. Bankalarca sayıların olsa da yüreğinin ödemediği hiç bir bedele dokunamazsın asılda… Gitsene bugün..? Kalmak istemediğin hikayeye bir son yazsana…? Zor mu sanıyorsun? Bilinmeyen herşey zordur. Sen sadece buraya takılıyorsun. Takılmasana..?
Oldukların, bilmediklerindi.. Alıştın! Bilmediklerini olmaya yola çıksana!
Sana bunları asla söylemeyecekler. Çünkü onlar da korkuyorlar. Kelin melhemi olsa sırma saçlı olmaz mıydı? Titreşiriz frekanslarımızca. Aynı ya da benzer hikayedekilerle buluruz mutlaka sörf bundan. Anlatırız, dinleriz. Ama ya kurtulmak? Derdinden anlayanını, derdini anlattığını bulursun kör topal. Ama kör topal yürürsün sen de yaşam yolunda. Basamaz ayakların sapasağlam yere. Bunu isteme! Bağımlılıklara sığınma! Senin yerin yurdun var! Sonsuz Evren adı da…
Dans etsene bugün..? Uzun zamandır dokunmuyor musun dansın kollarına…? Neden?!
Kimse senden danslarını çalamaz! Bugün dans et gözkapaklarının altında. Yüreğinin içindeki inancın sıcaklığını hisset ve gülümse. Siparişin mutluluk, gelecektir en yakında! Sen o frekansa geç önce! Yeter ki değiştir olmadığın atmosferi.. Evet! Öyle bir dünya yaratırsın ki kendine, içinde sana oksijen olmaz! İnat inat nereye kadar? Nefesinin bittiği yer en yanlış cevap ki o nefes erken de biter, boş yere tükettiğin nefeslerle…. Yani o güzel nefeslerini boşa harcama….
Bugün günlerden Pazar. Güneşli bir gün. Ağustosun güzel yüzü göğü gamzeliyor. Şans tüm kelebeklerin kanatlarında sana dokunup dokunup kaçıyor. Bugün oyun oynasana…? Kelebeklerle uçuşsana…!
Belki de bugün yüreğine kelebek kaçar….? Aşk olursun, aşkı bulmaktan öteye bile geçip de! Olamaz mı?
O işten istifa et! O kadın ya da Erkeği terket! O evden taşın! O hastalıktan kurtul!
Nefes al….
İyi pazarlar:)
Yine güzel ve umut veren bir yazı olmuş yüreğine sağlık, kalemin daim olsun…
BeğenLiked by 1 kişi
🙏🏻 Yine çok teşekkürler🙏🏻🧚
BeğenLiked by 1 kişi
“Dans et” deyince Katarsis programında izlediğim deprem bölümünü anımsadım. 3 gün göçük altında kalan ve çıktığında iki bacağını kaybeden kahraman bir gönül demişti “gözümü kapatınca dans edebiliyorum, o zaman yapamayacağım hiç bir şey yok” diye…
BeğenLiked by 1 kişi
🙏🏻 Bizler düşündüğümüz kadarız. Ne olduğumuzun anlamı hislerimizde saklıdır🙏🏻
BeğenBeğen
🙏💐
BeğenLiked by 1 kişi