Büyüyoruz an be an. İşte bu sabah da büyüdük:) Günaydııınnn! Nasılsın? Yapraktaki çiğ tanesi seni anlatabilir mi şu an? Bebeğin annesinin göğsündeki güvenini, duyuyor musun içinde? Aşkın kırmızı sabahında şarkılar mi sardı her bir zerreni? Yalnızlık prangaları eskimiyor mu bir türlü? Herkes başka bir sayfa şu Dünya denen kalın kitapta. Eğlencesi zaten burasında. Çeşitli türden hikayeleriyle dönecek O da ne yapsın? Koskoca uzayda bizlerle geçinip gidiyor kara deliğine…!
Dün oğlumla konuştuk dersleri arasından bir arada.
Teneffüs denen şeyinde, teneffüs etmesi için, gözlerinin bebeklerindeydim soy armağanımın. Dersleriyle ilgili bir şey oldu. Ben duydum. Oğlum çoook şiddetli bir şekilde çekindi benden… İngilizce dersinde bocaladı ve bunu mümkün olduğu kadar geçiştirerek saklamaya çalıştı. Sümen altı etmeye çalıştı yani!!! Üstelik ben başka bir odadayken… Nerde kaldı duyguları içte olduğu gibi yaşamalar, aktarmalar falan? Bir konuda yeterli olamadı gayet normal olarak. Ve panikledi sanki yüzmeyi yeni öğrenen bir canlı gibi. Evsel sınıfı oldu koca okyanusu… Öyle bir debelendi kendi kendine… Hani benim oğlum güvenli mabedindeydi? Hani kendine güvenirdi? Bana güvenirdi??? “Eyvah” dedim!
“İyi gitmedi derste bir şeyler, duydum seni canım:)” dedim ders sonrası… Teneffüs zili böyle çaldı bu defa bizde:)
Aynı panik, oğlumun suratı olup, bana baktı birden! “Sakin ol.” dedim. “Huuuuuu:) Hey! Benim beeeennn:) Korkulu hayal kahramanlarına nasıl benzetirsin beni minnak bebeğim..? Senin adın öğrenci.” dedim. “Bu ne demek? Öğrenen demek. Yani hata yapmak anlayamamak, sorgulamak, saçmalamak, başarmak, denemek, yanılmak, bilmeye çalışmak demek.” dedim. Bu arada hepimizin adı da bu. Öğrenciyiz her anımızda.
Dedim ki oğluma “ Anneanneni kaybettiğimizde, Annem olmadan yaşamam gerektiğini öğrendim mesela…” Hala da öğrenmeye çalışıyorum bu arada….
Her anımız, bize gelenlerle yapmamız gerekenleri öğrenmek kadar, öğrenci yapıyor bizleri. Her yeni anımızın tazesiyiz şu hayatta. Yeni ya da tarihin tekerrürlerinde hepimiz, andaki kendimizle kararlar veriyoruz. Hani “Bugünkü aklım olsaydı” diye diye dünleri yargılandığımızdan da anla, ne kadar öğrenci olduğumuzu. Ve anla ki dün, sen başka bir sendin. Bugün başka biri olduğun için dünü yargılıyorsun. Değiştin! “Sen çok değiştin…” diyenler çok haklılar. Evet sen çok değiştin. Çünkü yaşıyorsun. Ne alâ..!
Dedi ki oğlum “Bana kızarsın diye korktum…”
Bir “Eyvah!” daha yükseldi içinden, oğluma gayet sakin bakışlarımı sabit tutarken, gülümserken… Korkulası bir Anne mi oldum şimdi ben ola ola?! O kadar tehlikeli ki! Korkulan bir ebeveyn olmak demek, evladın hatalarını bilememek demek. Bundan ötürü de ona yardım edememek demek. İnan her ne yapıyorsan, henüz yaşken ağaç yapacaksın. “Anlamaz nasılsa, daha küçük. Büyüyünce beni anlar.” dediğin her şey senin için koca bir “Eyvah!”tır bilesin. Bazı ebeveynler çocuklarıyla konuşmak İçin onların büyümelerini beklerler.. O kadar çok yakın örnek biliyorum ki.. Oysa çocuk sadece midesiyle beslenmez… Seninle konuşarak, sana dokunarak, seni izleyerek, seni dinleyerek beslenir… Yani o tatlı küçük oyun hamurun, seninle şekillenir. Büyümesini beklediğin çocuk, yalnızlık olur kocaman. Ve sen asla onun kalbine dokunamazsın… O çocuğu kimseler doldurmaz yani. Sen boş bırakırsın ancak. Emek önemli şey. Emek verdiğini seversin, emek verdiğin seni sever. Gerisi lafı güzaf…
Hemen parmağımı yakınımdaki bir çekmeceye sıkıştırdım!
Madem benim kızacağımdan korkmuştu! Hemen bir şeyler yapmalıydım. Bu korkuyu daha oraya iyice yerleşmeden hemen çekip çıkarmalıydım! Ne yapmalıydım??! Can havli diye bir şey var ya:) İşte o can havli ile ne yaptığımı ben bile anlayamadan neredeyse, elimi çekmeceye sıkıştırdım:)) Oğlum bana bakakaldı??? “Anne ne yapıyorsun?!” “Parmağımın çekmecede olduğunu anlıyorum.” dedim O’na. Kafası son derece karıştı:) Bunu izlemek öyle tatlıdır ki:) “Parmağım acıyor.” dedim. “Peki parmağım acırken, çekmeyeceye kızgınlığını mi anlatıyor sence? Yani parmağım çekmeceye kızıyor mu canı yanarken? Ya da şöyle sorayım, acaba kızgınlık göstermek için mi parmağım açıyor?” Hayır.” dedi benim tatlı şaşkın bakışlı bebeğim:) “Peki ne oldu öyleyse? Neden acıdı parmağım çekmeceye sıkışınca?” diye sordum.
“Çünkü böyle şeyler olunca canımız yanar.” dedi:)) “Evet.” dedim.
Başladım bizim kas, iskelet ve sinir sistemimizden bahsetmeye:))) Zaten çeşitli eğitici oyuncaklardan bildiği için bu sistemleri, zorlanmadım sinir sistemine gelmeye çalışırken:) Sinir sistemi “Elini çek!” demek için acı hissi verir bize. Canı yanmasa insanın, nasıl çekecek elini sıkıştırdığı çekmeceden? Yanmaktan nasıl korkacak ateşten..? “Acılarımız bizlere ikazdır oğlum… Kavga değildir, kızgınlık yoktur alarm verirken ses ve bakış. Önemli olan o alarmın anlamı. Eğer seni seven biri hoş olmayan bir şeye kızıyorsa, bil ki seni sevdiği için, alarm veriyordur. İyi olmanı istediği için, seni ikaz ediyordur. Mesela ben:)” dedim…
Kızmak burada şiddet göstermek elbetteki değil. İkaz etmek, uyarmak, üstüne düşmek gibi gibi algılansın lütfen. Şiddete her bir zerremle karşıyım!
“Yani oğlum, derslerine çalış derken, alarm veriyorum sana ben. Kızmıyorum. Suratım belki azıcık sirke satıyor o sırada. sadece en doğru halimle anlatma çabam, beni azıcık heyecanlı yapabiliyor. Ya da bir bardak kırıldığında, seni çok merak ediyorum. Şu çorapları giymen için sana seslendiğimde, üşütmemen için alarm veriyorum. Kısacası sana bir şekilde kızgın gibi görünmelerim, aslında benim sevgi sistemimin alarm durumu:) Ama bağırmak değil elbette. Zaten bağırmıyoruz biz değil mi? Çünkü birbirini duyamayanlar içindir yüksek sesle konuşma çabaları. Biz birbirimizi duyarak, anlayarak dinleyebiliyoruz….
Elimi çektim çekmeceden…. “Elin çok acıdı mı Anne?” dedi benim tatlımmmmm oğlum:) “Acımadı:) Çünkü ben acıma sinyalini alır almaz çekmeceyi tuttum ki:)”
Oğlum beni anladı.
İlişkilerde bazan aynı dil ayarımız kaçar…
İşte tam o esnada alarm veririz. Bu alarm bizi bazan yalana iter bazan da başka hikayelere. Yapılması gereken sadece konuşmaktır. Anlamak İçin dinlemek, anlaşılmak İçin konuşmak.. Sadece sahnede alkışları toplamak İçin yapılan konuşmalar, ilişkiye gelen yıkım ekiplerinin destek kuvveti gibidir ancak. Yapıcı olmak, yıkıcı olmak. Hangisini istediğine göre ayarı vermek senin elindedir. Bu ayarı vermek için de bilmen gerekir. Neyi nasıl yapman gerektiğini bilmen. Her Anne ve Baba çocuğu İçin en doğruyu yapmak İster. Tabi eğer ruhsal olarak sağlıksız değilse. Ama bazıları daha iyi bazıları daha kötü sonuçlara doğru gitmektedir. Aradaki fark, bilinç…
Korkunun iktidarı, güce dayanır. Gücünün bittiği yerde, çökersin. Sevginin iktidarı sonsuzdur. Gücünü yürekten aldığında, güçsüz düşmezsin, yani düşmezsin ne gözden ne de baştan….
Bugün parmağını çekmeceye sıkıştır.
Ve düşün hayatında sana alarm veren kimler var? Alarm verdiğin kaç sevdiğin var? Sevgi diye kimlere şiddet oluyorsun ya da kimler seni severken şiddettiyle seni yoruyor, üzüyor? Ne kadar özgürsün? Çevrendekiler ne kadar özgür? Yalancı mısın? Çevrendekiler ne kadar dürüst olabiliyorlar sana? Ne kadar güvendesin kurdukları cümlelerinde ve sana sarılmalarında? Elin çekmecedeyken şöyle bir dur ve düşün. Eğer yolunda gitmeyen bir şeyler varsa da düzelmesi için çek elini o çekmeceden, hemen! Kalk ayağa ve hayatının direksiyonunu eline al. Yanında seni yanlış sevenlerin varsa, isteme onları yanında. Çek sağa ve insinler kendi yollarına gidebilmeleri için. Sen yanlış olansan, düzelt eğrilerini, büğrülerini. Gerçekten bak o aynaya. Yüzleş artık yaptıkların ve kaçtıklarınla!
Nefes al deriiinnnn deriiiinnnnn ve veeerrrrr… Huzur… Yaşamak… İliklerine kadar dol şu hayattan!
Ve oğlum gülümsedi:) Parmağımı öptü:) Öğrenci olduğumuzu iyice anladı. Anladı korkulacak bir şey olmadığını hata yapmanın. Sevdiklerinin yanında insanın her haliyle olabilmesinin mümkün olduğunu anladı oğlum. Özgür olduğunu anladı. Bunları anlamak O’na daha o anda güç verdi. Bunu izledim oğlumda. Yüzündeki şaşkınlık gitti:) Hareketleri, gözleri neşelendi. Korkusu uçtu bitti! Oh! Rahatladım.
Yoğurdu beklet. Yani süte çal yoğurdu, 5-6 saat elleme, mayalansın. Ama ilişkilerse mevzu, lütfen mayalanmasına izin verme sorunların…
Bugün harika bir cuma olsun:) Parmaklarımızın acıdığı belki ama yüreklerimizin, ruhlarımızın acımadığı bir cuma. Gönüllerimizin, doğruyu yaptığı İçin huzur dolduğu bir cuma olsun. Yeni haftaya güç toplamak adına haftasonuna planlar yaptığımız bir cuma olsun. Ya tamam Cocit var. Ama artık alış bu sisteme sen de kardeşim. Artık bir süre böyle. Kendi çapını değerlendir. Çapsız olma! Kendi çapında eğlenecek, eğlendirecek biri ol. Artık bu moda:)
Bana hayatındaki alarmlardan bahsetmek istersen, lütfen yaz. Ben de seni okumakta keyif alırım… İnan…
Görüşürüz o zaman:)