Alaattin Gelmeyecek! Sen Mutlu Olacaksın!

İçime dokunan müziğim var benim. Sanki dünya sahnesinde bir dansçı gibiyim. Bazen o Meksika eteklerim savruluyor taaa göklere… Bazen de tangolu bir aşka tutulur sarmaşıklarım, birlikte varırız türlü türlü gezegenlere… Önümdeki cam şişe, penceremdeki cam ile bakışıyorlar birbirlerine. Birinin içi su dolu, diğerinin içi kah ben, kah evren… Bir yüzü bana bakar, bir yüzü bahçeye, semaya, kuşlara penceremin… Ben de bakarsam onunla birlikte, o zaman işte hülyalanır biraz da… Hayallerime katarım camı, tıpkı Murano Adası olur şu camcağız hatta. Sihirli camlar, sihirle işlenir hani Murano’da. Henüz gitmediysen İtalya’ya… Pandemi de geçince… Gidersin o güzel ve tüm güzel ülkelere dilerim… Sağ olana İtalya da var bu dünyada… Annemin lafını da demesem olmaz kiii… Canım Annem…..

Nasılsın şu saat Ey Sen?

İçimde yine yaşam kırıntılarını bulup, koşuşturuyorum onları bütünlemeye! Sesleniyorum tüm mucizelere… Gülümseye gülümseye komikleşiyorum, sonra da basıyorum kahkahaları tedavülden kalkmayan cinsinden hem de:) Basacaksın kahkahanı anlarına, ne devri geçecek ne de hükmü. Birileri seni illa güldürmeyecek ki! Görevli sensin, anlasana! Kendinle görevlisin ve tüm evrenle. Yaşama sebebin belleme bu yüzden bir şiirden anlamazı, bir şarkı dinlemezi, bir hatrını sormazı. “Senin Yaşama Sebebin Ne?” Bulmaca çözeceksen illa, bekleme 60’larını devirmek için(!) Kalk ve bak hayata! İçinde çok şey dolu kocaman bir hasırdan sepet gibi kimi zaman. Öyle doğal ve masum. Bazen bir hazine sandığı! Etrafı korsanlarla dolu! Bazen sen korsansın, bazen de en yakınındaki sağ kolun…. Bazen altın bir tepsi. Sunanı hatırlı, sunulanı özenli. Nefeslerin bir keyifli bir keyifli. Bazen de maraton koşusunu bitirince verecekleri kupa! Koş koş bitmeyen o yolda, terlerin şelale… Nefes nefese bir mücadele… Kazanacağın bile belirsiz… Göğsünde esecek mi acaba o zafer kurdelesi..?

Hangisi senin için Yaşamak?

Hangisi olursa olsun, içinde mutlaka umudun olsun. Ne klişe, ne de harf dolsun diye yazmıyorum bunları. Buna inan ki ben senin işaretlerini sana armağan ediyorum. Belki de benim yaşamaklık görevim bu? Bu yüzden çağlıyorum, coşuyorum sana harflerimce. Neden birileri daha mutluyken birileri daha mutsuz? Hiç düşündün mü bunu? Çünkü bu cins mutluluk, tedavülden kalkmayan, rejimlere göre değişmeyen, zamanda erimeyen cinsinden! “Peki bu nasıl bir cins? Nasıl böyle mutlu olunur ki?” İşte gelsin şimdi harika ve doğru cevap!!!

Kendinden mamul tüm mutluluklar, bu cins mutluluklardır!

Kendi üretimin mutlulukların her zaman seninledir. Onu senden kimseler çalamaz! Bilakis birileri seni üzdüğünde, şifa niyetine gülümsetir seni içindeki mutluluk. Sen her zaman hem mutlu hem de sağlıklı yaşarsın. Peki nasıl olacak ki kendi mutluluğunu üretmek? Basit:) Kendi mutluluğunu üretmek demek, birilerine bağlamaksızın bir şeyleri, özgür ve kendince yaşamak demektir.

Yani;

Ne kötü bir şey olunca kurban rolüne bürüneceksin, ne de iyi bir şey yapıldığında karşındakini göklere çıkaracaksın. Elbette nezaketli olacaksın. Lakin iyi bir şey olunca, bu iyiliğin, birlikte meydana geldiğini unutmayacaksın. Karşılıklı bir denge içinde, kendi yaptıklarını da bilip, onlara sahip çıkacaksın. Yoksa bildiğin, çırak çıkacaksın hikayenin sonunda. Tabi ki hikayenin sonundan bahsediyorum. Çırak çıktığın hikayeler, asla romana dönüşmeyecekler ki… Bitecekler elbette. O hikayenin sonuna gelinecek ve de sen bir de üstüne üstlük karşındakini suçlayacaksın. Bu kabus böyle devam da edecek. Çünkü sen anlamayacaksın, sadece üzülürken…

Sadece üzülünce, insan anlamıyor, kim kime ne dedi ve ne oldu? Gereksiz kaoslardan, çıkar kendini yaşamaya. Bu an bunu yapabilirsin. Ciddiyim.

Tam da senin için yazıyorsam, özellikle de bu aralar böyle bir araftaysan, kendini topla ve hayatını eline al. Mutlu günler, birlikte ortaya çıkarılmış eserlerdir. Mutsuzluk da aynı şekilde ortak yapımdır. Şimdi kendine al tüm mutlu anları ve ne suçla ne de kendini suçlu hisset. Kendine daha fazla değer ver ve dengeni sabitle. Sonra da kendi imalatın mutlulukları keşfetmeye başla. Hayatında olan herkes için buna dikkat et. Sadece romantik ilişkiler için değil, tüm ilişkiler için geçerlidir bu. Çünkü mutluluk ya da mutsuzluk sadece aşkla ilgili değil bu hayatta. Eşinle, sevgilinle, ebeveynlerinle, çocuklarınla, arkadaşlarınla, müşterilerinle ilgilidir mutluluk ve mutsuzlukların. Artık hayatta iletişimde olduğun her kim varsa, hepsine bir bak ve düşün. “Ben ne kadar dengedeyim?” İşte tam da burada saklı mutluluk ve mutsuzluk sebeplerin.

Şimdi onların hepsini tek tek ayıkla:) Bir liste yap bence. İşe yarıyor:)

1- Yapıp da mutlu olmadıkların.

2 – Yapmaktan mutlu oldukların.

3 – Sana karşı davranışlar.

Listeni çoğaltabilirsin elbette. Sonra da bunlarla ilgili başla çalışmalara! Önce kendini bir düzenle. Yönün ve tarzın nasıl? Sonra da olduğun gibi olmalarını iste. Sana ters gelenlerle de hiç uğraşma:) Sadece seninle dengede olanlarla yoluna devam et. Ve sonra bak bakalım, hayat sana nasıl geliyor? Hala maraton mu koşuyorsun yoksa o altın tepsiden mi sunuyor kendini sana hayat.

İnan hepsi sana bağlı.

Otur dene:) Ben şimdi bu cam şişemin içindeki suyu bitirip, kendimi daha da iyi hissedeceğim:) Su içtin mi bugün -yeteri kadar-?

Harika bir Çarşamba hepimizin! Sakın korsanlara bırakma!!!!:)

Reklam

Bir Cevap Yazın

Aşağıya bilgilerinizi girin veya oturum açmak için bir simgeye tıklayın:

WordPress.com Logosu

WordPress.com hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Facebook fotoğrafı

Facebook hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Connecting to %s