Zaman ilerliyordu. Deniz kızı sahile bakıyordu. Pullarındaki süs, yalnızlığını neşelendirmiyordu. Göğün güneşi sıcacıktı yine. Güzel bir yaz gününde, uzağındaydı yaşamak deniz kızının. Denizcilerin şarkılarında mesken tutmuş da bir yosunlu yüreği yoktu her hangi bir kum tanesinde. Hiç bir ses, sonsuzluğun şarkısını armağan etmiyordu ruhunun renklerine. Ruhunun renkleri, üşüyordu sonsuz mavilikte… Deniz kızı kendini arıyordu sularda ve dağlarda… Ne daha derinleri vardı ülkesinin, ne de daha uzaklara gidebiliyordu deniz kızı. Dağlar, yürüyebilenler içinde çünkü… O sadece, kendi alanında yol alabiliyordu hayatta… Merak ediyordu yıldız vakitlerinde… Nasıldı o evler acaba? Nasıldı kahkahalarla bir şeyler yemek? Dağın zirvesi, rüzgarlı mıydı gerçekten de? Nasıl bir rüzgarı vardı o tepelerin? Denizsiz, bilmediği bir kara rüzgarı, acıtır mıydı acaba aidiyetsizliğini..?
Ait olmak..
İnsan… Nereye aitti? Çetin doğa şartlarından korunmak için geçmişti yerleşik hayata… Göbekli Tepe bulunmuştu… Hani şu Piramitlerden de eski olan yapı, insana tutsaklığı için mi inşa edilmişti??? Duvarlar insanı korumuştu ama aynı zamanda nefesini azaltmıştı… Ağaçlarla arasına konulmuş bu zehirli filtreler, bir süre sonra insanı insandan da ayırmıştı. Medeniyet, daha sağlıklı toplumları yaratacağına, ruhu üzgün insanlar yaratmaya başlamıştı. Bir süre sonra da rahat zaten insana batmış, savaşlar ilan edilmişti… İnsan… Nereye aitti peki? Hangi toprak kimindi? İlk insan kimin atasıydı? Kim kimin mirasına sahip çıkmalıydı..?
Bugün savaşıyoruz hala…
Küresel olarak savaşlarımız ayrı, duvarların içi dışı ayrı, artık insan kendi içinde savaşarak yaşamaya başladı… Aidiyetsizliğinin bilincinde ama cevapsız sorularıyla insan, uykusuz kalmaya başladı. Ekranlara bakakalan insan, gözbebeklerini unuttu… Bir insanın gözbebeğinde kendini görmeyi özledi insan… Gözbebeği, üşüdü, üşüdü… Sonra somurttu… Gözlerdeki o ferler, azaldı gitgide… Işıldayan o gözler için, filtreler üretti işletim sistemciler… Herkes yalandan insan oldu… Plastikten mankenler oldu insanlar… Ruhları, deniz kızının şarkısına hapsoldu… Doğa içinde olmak doğaldı. Doğa da doğal olan da zaman içinde yozlaştı… Nefes kesen insanlar çoğaldı… Ağaçları kestiler, kesmeyenler de baktılar… Kimin işine ne gelirse o oldu… İşe gelenler çoğaldı… İşsizlik çoğaldı sonra… Sonra işçilik bitti… Deniz kızı hepsini izledi…Zaman içinde merak ettiği dağlardan vazgeçti. Yalnızlığını katık edip iyota, şarkılara ilham olmak kadar kaldı hayatta. Belki sonsuzdu..? Belki de hiç doğmadı? Önemli miydi peki “olmak”? Hayal belki de somut olandan daha gerçekti..?
Sonsuzluk bilinebilir miydi?
Sonsuz bir varlık olduğu halde insan, adı faniydi bu dünyada, ruhunu farketmediği için… Deniz kızı belki bir hayaldi belki de hepimizden gerçekti bu anlamda..? Bunu kim bilirdi? Bilmek, deniz kızını yalnızlığından kurtarabilir miydi? Ağaçlar kurtulurlar mıydı mesela? Toprak temiz kalabilir miydi? Savaşlar biter miydi sahi? Gözbebekleri ısınır mıydı yeniden..? Anne, çocuğunu görür müydü, bir kedinin yavrusunu gördüğü kadar..? Sevgiliye bir yıldız hediye etmek ister miydi bir aşık? İnsanlık, aldatılmışlığını unutabilir miydi?
Nerdesin?
Hangi fincanın derinliğinde bakıyorsun düne ya da yarına? Yaz yine gelen bir şey mi yoksa planların var mı yaşamak adına? Kimselerin incitemeyeceği kadar taşlaştırdın mı yüreğini? Alkışlandın mı sırf yüzden? Yani en akıllısı sen misin bu dünyanın? Ah…
Salı:)
Haftanın ikinci günündeyiz:) Salı sallanır derler diye, harflerim azıcık sallamak istedi bu öğleden sonra vaktinde. Yazarken ben son derece sallandım, seni bilemem:) Deniz kızı gerçek bana göre. Çünkü hissetmek gerçek olandır benim evrenimde. Noel Baba mesela. Oğlum bana sormaya başladı bu sene. ” Anne, Noel Baba gerçek mi?” Bilmiyorum sen ne cevap vermeyi seçerdin ya da seçtin? Ben çok hızla cevabımı verdim bile:) Oğluma, sordum. “Noel Baba sence gerçek mi?” Bana “Evet” dedi oğlum. Ben de ona “O zaman Noel Baba gerçek bitanem.” dedim. Gülümsedik…
Hissettiğin kadar gerçek var. Hissetmediğin gerçekler de zaten yaşayamadıkların olarak kalıyorlar yanına zarar…
Bugün, içindeki hayaller ve gerçekleri sorgulamak ister misin? Bu farkındalıkla bakmak ister misin denize ve masallara? Hayatında var olan her şeye böyle bir bakmayı dener misin? Bilemezsin? Belki de gerçeklik gözlüğünden daha gerçek bir şey yoktur yaşam serüveninde???
Nasılsın?:)
Kafan iyice karışmıştır umarım:) Bu sayede işte eylenebileceksin. Bu sayede sevebileceksin kendini ve her şeyi “daha çok”. Denize daha dolu dolu bakacaksın ve dağlara. Olan ve olmayanın, senin zenginliniğin kadar olacak bu sayede. Yani sen seçeceksin varlığı da yokluğu da. Bu saat itibariyle yani “bu saatten sonra”, hazır mısın kendinden yeni bir sen yaratmaya?
O zaman hadi!
Deniz kızına gülümse her deniz seyrinde. Dağın tepesinde olsan bile… Bakışlarınız bil ki ancak hissettiğinizde karşılaşır birbiriyle… Şu an gibi:) Sana gülümsüyorum ben, alabildiğine…:) Alabilirsen yani:)
Harika bir Salı olsun mu?
Oldu bile:)
Sevgilerimle…
🙂